0.6

18.5K 1K 873
                                    

Emre'nin ısrarlı arayışları göz kapaklarımı kazıyarak açmama neden olmuştu. Eğer gerçekten önemli bir şeyden bahsetmeyecekse onu tokatlayacaktım.

"Nisannisannisannisannisan." Oflayarak kafamı yastığa gömdüm.

"Ne oldu?"

"Hemen şu an kalkıp bize gelmen gerekiyor, hemen." Kendi kendime kaşlarımı çatıp yüzümü yastıktan kaldırdım ve doğruldum.

"Neden?"

"Üst katımıza Mete Sarpoğlu taşınıyor desem?" Şaşkınlıkla uyku modundan çıkarken o gazla yatağımın üzerinde ayağa kalktım.

"Ne? Nasıl?"

"Sabah bayağı bir gürültü olmuştu yeni taşınanlar yüzünden. Ben de bi bakayım dedim, Mete burada. Soyadını da öğrendim böylece."

"Bildiğimiz dövmeci olan?" Dövmeci kelimesini tamamen kısık sesle söylemiştim.

"Kaç tane Mete tanıyorsun ki? Çık gel hadi kahvaltı da yaparız." Cevap vermeden telefonu kapattım ve çığlık atmamak için yastığımı elime alıp yüzüme bastırdım.

Mete, Mete Sarpoğlu, benim bir alt sokağıma taşınıyordu.

Ki ben dövmeyi yaptıralı, aslında Mete ile görüşeli üç haftadan fazla olmuştu. Tabii ki bu kadar süre içinde onu görmüştüm, sürekli gittiğim kafeden dikizliyordum ama o beni görmemişti. Ve bu kadar sürenin sonunda, başka bir dövme haricinde onunla konuşamayacağımı düşünmeye başlamışken böyle bir şey olması inanılmazdı. Çünkü böyle güzel tesadüfler benim başıma gelmezdi, hiç gelmemişti.

Heyecanla yataktan inip üzerimi giyinmeye başladım. Heyecandan her an yere yığılabilirdim ama aynı anda yaşadığım adrenalin patlaması elimi ayağımı titretecek cinstendi.

Giyindikten sonra odamdan çıktım ve hâlâ uyanmamış olan ailemi uyandırmamaya çalışarak banyoya gidip saçlarımı taramaya başladım.

"Abla?" Hafif peltek sesi duyduğumda neredeyse korkarak tarağı elimden fırlatarak arkamı döndüm.

"Eymen?" Batman'li pijamaları ve yeni uyandığını belli eden surat ifadesi ile bana bakıyordu.

"Kursa mı?" Başımla onaylayıp yere düşürdüğüm tarağı elime aldım. Ben kursa giderken de ailem uyanmamış olduğundan ailem fark etmezdi ve Eymen'in de henüz saat kavramı yoktu zaten. Yaklaşıp kolumu öptüğünde, ona sarılarak karşılık verdim. Evde tam bir paşa olarak yetiştirilse de, bunda onun bir suçu yoktu. Suçlu olan ailemizdi.

Çantamı alıp evden ışık hızıyla çıkmış ve koşar adımlarla Emre'lerin evinin önüne gelmiştim. Zile basarken ellerim titriyordu ve bir an önce eve çıkıp detayları öğrenmek istiyordum. Annesinin evde olduğunu bilmeme rağmen kapı açılır açılmaz deli danalar gibi merdivenleri koşuyor gibi çıkmaya başladım, muhtemelen bütün bina bu adımlarımı duyuyordu.

Kata geldiğimde duraksadım, kalbimin bu kadar tesadüfe nasıl dayanacağını bilmiyordum ama yeni taşınıyor olduğu için apartmanda karşılaşacağımızı tahmin etmiştim. Elinde bir koliyle biraz önümde yukarı çıkıyordu ve eğer arkasına bakmazsa beni görmezdi. Ve biz üç haftadan fazla süredir hiçbir şey konuşmamış olmamızla kalırdık.

"Selam."

Selam mı? Gerçekten mi? Askerlik arkadaşı mıyız?

Sesimi duymuş olacak ki omuzlarının üzerinden bana baktı ve anlamamış gibi tek kaşını kaldırdı.

Onu uzun zamandır bu kadar yakından görmemiş olmanın verdiği heyecanla elimi yüzüme götürdüm. Kafamın içinde kendime ELİNİ YÜZÜNDEN ÇEK APTAL diye kendime bağırıyordum ama vücudum asla bunu dinlemiyordu.

Petty | Daddy IssuesWhere stories live. Discover now