21-Camdan Kalp

680 84 113
                                    





Cem Adrian- Islak Kelebek

Naz Ölçal- Yoksun

Fatma Turgut- İlkbaharda Kıyamet

Merhabalar! Nasılsınız? Aslında bölümü birkaç gün sonra yayınlayacaktım ama tamamlamışken yayınlamak istedim. Fazla uzatmadan sevdiğiniz kısımlara işaret bırakmanızı ya da dile getirmenizi rica ediyorum ;) ayrıca işaretlerimizi biliyorsunuz.

🥀🐺
Keyifli Okumalar...

                           🥀🐺Keyifli Okumalar

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

21-Camdan Kalp

Bu saatten sonra beni ne durdururdu?

Kanımla boyanan irislerimdeki intikam ateşi harlanmıştı. Kalbimde yanan meşaleler ise birbiri ardına yolumu aydınlattı.

Ruhumu satan iblislere karşılık ben iblislerin kadehinden kendi kanını içen Simirna, bu mezardan çıkışım kanlı yeminimin imzasıydı...

Kan dökecektim...

Gözlerimdeki kanlı halka öğrendiklerimle ateşe büründüğünde, lahitten çıktım. Her geçen gün bir öncekinden daha sancılı ve acılıydı. Daha fazlası olamaz derken, ıstırap içerinde bir öncekinden beter yanıyordum. Nefes nefese dizlerimin üzerine yığıldığımda, nefretle haykırdım. Ellerimi hissettiğim yoğun hislerle toprağı hiddetle sıkarken, damarlarımda gezinen kanın azgın bir nehir misali dolup taştığını hissediyordum.

Bu can bu bedene fazla geliyordu. Nefes alamıyordum. Aldıklarımsa yetersiz ve ölümcüldü. Kusmak istiyordum, biriktirdiklerimi öğrendiklerimi ne var ne yok içimde akıtmak istiyordum. Hepsini kendi kanında boğmak istiyordum. Istırap içinde can çekişmelerini, cayır cayır yanmalarını. Ben hiç bu kadar nefret dolu olmamıştım.

Lakin yüzümü kaplayan şeytani duygular, şeytanı tahtından etmeye yeterdi. Zira şeytan benimle gurur duyuyor olmalıydı ki şimdiye dek böylesine bir canavarla karşılaşmadığına emindim. Şeytanla alay edercesine gülümsedim. Uzun saçlarım ise sık ve sancılı soluklarımla uçuşurken, büktüğüm belimi doğrulttum. Gözlerim karardı. Nefretim, yeryüzünü kapladığında ben hiç olmadığım kadar canavarlaştım. Zira aklımdaki fikirler beni çoktan yoldan çıkarmıştı. Lakin ben o yoldan çıkmaya dünden meyilliydim. Zamanını kolluyordum ki zamanı gelmişti. Büyük oynayacaktım. Yeryüzünü savaş alanına çevirecektim.

Emsalsiz bir kaos tattıracaktım.

Ayağa kalktığımda, kalın ağaç kökleri arasından hızla geçtim. Nefret doluydum. Kin doluydum. İntikam doluydum.

Öğrendiklerimin altında eziliyordum.

Kahretsin! Geberiyordum.

Başımı kaldırdım ve kanlı gözlerimi tüm ihtişamıyla parlayan aya çevirdim. "Sende en az benim kadar iki yüzlüsün, ardında sakladığın karanlık ve gizemli yanın kadar gerçeksin. Bu ihtişamın, karanlığın kadar var. Ne acı, bir birimize benziyoruz. Ama ben acı hisler içinde yanıyorum. Sense sana yüklenen misyon kadarsın. Benim acılarımı sana versem parçalanırsın." acı acı güldüm. "Biz kendi ışığını başkalarından alanlarız. Neden biliyor musun? Çünkü kendi ışığımızı var edemeyecek kadar güçsüsüzde ondan, bu yüzden insanların gözlerini boyamayı kes. Zira biz maskemiz kadar varız. Sen ulaşılmaz görkeminle, ben ise lanetli çamurumla..." saçlarım ılık meltemle savrulurken, gözlerimi aydan çektim.

BENİM MASKEM ÇAMURDAN Where stories live. Discover now