27-Prangada Saklı Acım

654 65 54
                                    









James Arthur & Anne- Marie - Rewrite The Stars


🥀🐺
Keyifli Okumalar...

                           🥀🐺          Keyifli Okumalar

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

27- Prangada Saklı Acım

Hissiz, bazen o kadar duygusuz hissediyordum ki taş duvardan farkım kalmıyordu.

Ama öyle olmadığımı içten, içe biliyordum. Şayet tüm duygular karabasan misali üzerime çöküyordu ve hissettiğim yoğun ıstıraptan dolayı taş kesiliyordum. Şu an olduğu gibi...

Pars'ın beni öldürmek için ileriye atılmasıyla, Kanlı ormanın sınır boyunca göğe yükselen siyah kökleriyle bir set kurması bir olmuştu. Sarmaşık misali iç içe geçen kökler kalkan gibi bizi çevrelemişti. Geçit vermiyordu, geçit vermedikçe de Pars'ın kükremeleri olduğumuz yeri inletiyordu. "Bozkurt, seni kendi ellerimle öldüreceğim. Adım olsun ki... seni benden başkası öldüremeyecek! Yeminim olsun ki! Gözlerimin önünde can vereceksin!" bir bilseydin şu an bile beni binlerce kez öldürdüğünü... yine gözlerinin önünde can vermemi ister miydin?

Kederle gülümsedim. İçimdeki haykırışlara rağmen, sergilediğim sükut; yanık olan yarayı tekrar ve tekrar soymak gibiydi. İyileşmesi için kanattığım yaralarıma rağmen, ben iyileşemiyordum. Yanıklarım da acılarım gibi artıyordu. "Yolu açın." diye haykırmam bu yüzdendi. Ne olacaksa olsun istiyordum. Dayanmak zordu. Helede ölesiye sevdiğim adamın, beni öldürmek için çırpınmasına tanıklık etmek... Tanrım bu acıya nasıl dayanabilirdim ki?

Günbegün eriyordum. Tek derdim bu da değildi. Zayıflıyordum ve iradem sarsılıyordu. Şayet sağlam duramadığım her an, Karanlık ruhların hedefi olmam, beni bulmaları kaçınılmaz oluyordu. Kâdim ruhlar ise bana yardım etmek için çabalarsalar da, ısrarla onlarıda reddediyordum. Çünkü günü geldiğinde güçlerinin her bir zerresine ihtiyaçları olacaktı ve benim için kalkan oluşturmak kolay değildi. Onların güçlerini, çamurum kendisine çekecekti ve kalın çamur tabakasını iyice kalınlaştıracaktı. Alayla güldüm. Zira lanetimle yaşamayı öğreneli çok oluyordu. Elbette derimi çevreleyen sinsi tabakayı hissediyordum. Ama bunu benden başkası görmüyor oluşuda acımı hafifletiyordu. Şayet en büyük işkencede buydu, aynaya her bakışımda lanetimle yüz yüze gelmek. Bu yüzdendi ki maskem sağlamdı. Kimse ardındaki beni görmüyordu. Görmesini istediğim kişiler dışında, görmüyorlardı...

Her daim dik olan omuzlarım düşmüştü. Taşıdığım yüklere direnmek zordu. Yorulmuştum, yorgunluk her hücremi istila etmişti. Lakin henüz yolun çok başındaydım. Ama yorulmuştum işte. Kamber'e de söylediğim gibi nereye kadar kaçacaktım ki? Zaten Kamber'in bana izin vermesinin nedenide buydu. Yüzleşmemiz gerekiyordu. Şayet Kamber, bana zarar gelme olasılığına dâhi tahammül göstermezdi. Benim gibi ve beni koruyacaktı. Bunu biliyorum. Aksi taktirde yaptığım fevri çıkışa izin vermezdi.

BENİM MASKEM ÇAMURDAN Where stories live. Discover now