Bölüm 58

8K 442 384
                                    

Sana yolculuk yapmak istiyorum kes yüreğine giden bir bilet can kenarı olsun!

Cemal Süreyya

Merhabalar söz verdiğim gibi hafta dolmadan yine buradayım 🤭

Bölüm şarkısı: Berkant = Bir Şarkısın Sen

Keyifli okumalar diliyorum ☀️

Medya da Nazlı var 🤭

Sevmek 6 harften oluşan ama her bir harfinde emeği, sabrı, aşkı, gözyaşını, acıyı, karanlığı, aydınlığı kısaca dünyayı içinde taşırdı. Öyle her önüne gelene söylenmez her söylediğinden de karşılığı gelmezdi. Çok uzun yıllar boyunca bekledi ikisi. Senem ve Siyabend aşklarını ilmek ilmek işledi. Dualar gözyaşları ile beslendi sabır toprağı oldu filizlendi. Ve aşk o her zorluğa direnen 3 harfli koca dev sonunda meyvesini verdi.
2 Ay geride kalırken bir kadının karnında diğerinin kucağında büyümeye devam etti bebekleri.
Kozcu konağının her bir odasında mutluluk gezindi.

Zülal ve Cihan ailenin bilgisi ile kendi aralarında sözlendi. Düğüne daha epey var diye belirtildi. Çünkü önce Cihan'ın okulu bitecek ardından önce askere gidecek sonra da gelip Senem'in şirketinde stajını yapacaktı. Bu sırada Zülal de üniversite sınavına girecek ardından işletme okuyup babasının mirası olan ve geçen ay doğum günü ile birlikte üstüne geçen işleri ve çiftliği yönetecekti. Ne tartışmalı olmuştu ama doğum günü. Ablası önce güzel bir bileklik hediye etmiş ardından ise babasının vasiyeti üzerine malların geçişinin sağlandığı evrakları teslim etmişti. Buraya kadar herşey normaldi aslında. Taki Zülal kağıdı açıp Senem'in kendi payına düşenleri de Zülal'in üstüne geçirmesi ile ortalık kızışmıştı.

"Abla bunların yarısı senin. Neden yapıyorsun bunu senin hakkın bunlar."

"Zülal benim hiçbir hakkım yok o malda mülkte."

"Siyabend abi bişey söyler misin ablama aklı yerinde değil gibi çünkü."

Rıdvan bağıran kızın omzuna ellerini sarmış onu kalktığı koltuğa geri oturmuştu. Senem sakin olmaya gayret ederek konuşmaya devam etti.

"Zülal o zamanda söylemiştim sana ben hiçbir şey istemiyorum."

"Ablacım ne demek istemiyorum seninde babandı o!"

Zülal bağırdıkça huysuzlanan Hazer ile Senem de geriliyordu.

"Öncelikle sesini kıs istersen çocukları korkutuyorsun."

Zülal biraz daha kısık sesle devam etti bu kez. Ancak Senem sözünü kesip konuştu.

" Abla bak... "

" Zülal! O evde ben yaşamadım anladın mı? O çiftlikte at binmedim. O yollarda koşmadım. O ocakta pişen tek lokma geçmedi benim boğazımdan. Hiç çıkmadım mesela bahçedeki erik ağacına. Babam hiç korkmadı ben düşerim diye. Okulda yaramazlık yaptığımda öğretmenlerim hiç gelmedi beni dedeme şikayet etmeye. Hasta olduğumda hiç beklemedi babam başımda. Hiçbir bayramda elini öpmedim babaannemin. Seninle hiçbir bayram kavga etmedim 'harçlığımı senden daha fazla olacak' diye."

Salondaki herkes onu dinliyordu şimdi en başta da gözyaşlarını silen Zülal. Senem önce kucağındaki oğlunu amcası Cihan'a vermiş ve kardeşinin yanına oturmuştu.

" Canım sen benim kardeşimsin. Ama ben oraya ait değilim. Hiç olmadım bu nedenle de bir hakkım olamaz oradaki tek bir zerre üzerinde. Ben bir emanetçiydim zamanı geldi ve artık sana teslim ettim."

Arafta Açan Güneş ~{TAMAMLANDI } Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin