3. Bölüm: Hızır Otobüs

6.5K 501 187
                                    

  Hermione gözlerini araladığında kendini soğuk asfaltın üzerinde buldu. Neredeydi? Hangi zamandaydı? Yüreği korku ve endişeyle dolarken hızlıca ayağa kalktı etrafına bakınarak. Hava karanlıktı. Issız bir yolda, turuncu sokak lambasının altında öylece duruyordu. Yavaş yavaş kendine gelirken boynunun yanmaya başladığını hissetti. Elini boğazının altına götürüp yanan yere dokundu. Kan... Sonra üzerindeki bluze baktı. Kandan sırılsıklam olmuştu. O anda bedenindeki adrenalinin etkisi azalmaya başlamış olacak ki başının döndüğünü hissetti ve sendeledi.

Buradan gitmeliyim, ama nasıl...

Cisimlenebilirdi elbette. Ama fazlaca kan kaybetmişken septirebilirdi. Ve septirmek şu halde  başına gelebilecek en kötü şeydi. Hali hazırda berbat haldeydi. Görevi batırmıştı, kim bilir hangi zamandaydı...Draco delirecekti. Aklına bir anda Merope Gaunt geldi...Kadına ne olmuştu öyle? Bir anda...

Bu düşünceleri daha uygun bir anda gözden geçirmeye karar verip zihninin arka odalarından birine attı. Öncelikle buradan kurtulmalıydı. Cisimlenip cisimlenmemek arasında kalmışken elindeki asasına baktı. Ve çözüm aklına şıp diye gelmişti!

Hızır Otobüs!

Asasını havaya kaldırıp bir süre bekledi. Ardından uzaklardan Hızır Otobüs'ün farları göründü. Otobüs korkunç bir hızla zigzaglar çizerek geliyordu. Hermione korkuyla nefesini tuttu ancak otobüs bunu her zaman yapıyormuşçasına zınk diye durdu. Kapı açıldı ve muavin başını dışarı uzattı. Kızıl saçlı, kırklarında bir kadındı. Kesinlikle Stan Shunpike değildi. "Demek ki kendi zamanıma hala oldukça uzağım..."diye mırıldandı kendi kendine.

"Hızır Otobüs'e hoş geldin! Eer orda eğlenceli bişiyler yoksa içeri gelmeni öneririm Miss...?"

Hermione'nin zihin çarkları aceleyle çalışıyordu ve aklına gelen ilk soyadı söyledi.

"Smith!"

Smith, oldukça yaygın ve Granger olmayan bir soyad idi. Yeterince güvenli sayılırdı. Hermione basamaklara atladı ve içeri girdi. Kapı kapanıp tam gaz hareket ederken etrafta tutunacak bir şeyler aradı sendeleyerek. Muavin kadın Hermione'yi kolundan tuttu. "Otursan ii olur Miss Smith, betiniz benziniz atmış halde. Hey...bu kan mı?"

"Ee evet...ama benim kanım değil. Ben şey-"

"Sanırım nolduunu bilmek istemiyorum. Nerye gitceeniz?

"Çatlak Kazan?"

"Peki, biraz uzaaz bu nedenle bu size 3 sickle'a patlar. Ekstra 5 knut ile yatak ve diş fırçası ile paketine geçebilirsin.  9 knut ile sıcak çukulata da dahil."

Hermione başta neden bu kadar ucuz olduğunu anlayamadı. Sonra fark etti ki hala geçmişteydi. Tabi ki Hermione'nin kendi zamanından daha kıymetliydi para. Hermione'nin zamanında 3 sickle ile bir kaymakbirasını zor alırdınız. Fakat burada hızır otobüs bileti alabiliyordunuz. ve...Draco'nun kesesinde bolca para vardı. Çoğu da Galleon'du. Şükürler olsun sana Malfoy...diye içinden Draco'ya teşekkür etti. Ancak şimdi ilgilenmesi gereken daha ciddi meseleler vardı. Bunlardan biri de kanayan yarasıydı. Baş dönmesi artmaya başlamıştı. Acilen kanamayı bulup durdurmalıydı. Peltek konuşan muavinin eline bir Galleon sıkıştırdı ve yataklı bilet gibi bir şeyler mırıldanıp kendini tuvalete attı. Titrek ışığın altında aynada kendine baktı. Kahverengi gözlerinin altında kocaman koyu renk halkalar vardı. Dağılmış ve aslan yelesi kıvamındaki saçlarını denklemden çıkarsa dahi çok kötü haldeydi...boğazı kıpkırmızı olmuştu ve göğsünden akan kanlar kurumuştu. Yavaşça soluklandı ve iyileştirme büyüsü mırıldandı. Asasını boynunda gezidip yaranın kapandığından emin olduktan sonra musluğu açtı ve hem kurumuş kanları hem de yüzünü iyice yıkadı. Acilen kendine gelmeli, hangi tarihte olduğunu öğrenmeli ve buna yönelik bir çözüm bulmalıydı. Ve de sıvı tüketmeliydi. Hatırı sayılır miktarda kan kaybetmiş olmalıydı.

Lavabodan çıktı ve muavin ona para üstünü verirken sordu, "Şey...Gelecek Postası var mı?"

"Gündüz postası yok ama akşam postası var, istion mu?"

Hermione olur biçiminde başını salladı ve kadına üstü kalsın diyerek 5 knut verdi. Sonra gazeteyi koltuk altına sıkıştırıp uzanmak için üst kata çıktı. Muavin ise sıcak çikolata hakkında bir şeyler söylerken Hermione çoktan üst kata varmıştı. İçeride uyuyan yalnızca üç kişi vardı. İhtiyar bir büyücü, orta yaşlı bir cadı ve kel bir başka büyücü.

Hermione boş yataklardan birine uzanıp aceleyle gazeteyi açtı tarihe bakabilmek için.

1 Ocak 1949

Hay bin baykuş! Zamanda tam 22 yıl ileri atlamıştı!  Lord Voldemort bırak emeklemeyi şu an 2 hortkuluğu olan karanlık bir yola girmek üzere haldeki büyücüydü. Hogwarts'tan bile mezun olmuştu! Hermione tedirginlikle ellerini saçlarının arasından geçirdi. Acaba Dumbledore'u mu bulmalıydı? Ah, hayır hayır... Geçmişte yaşayan kimseye geleceğe dair bilgi vermemeliydi. Peki ne yapacaktı?

O an gözleri büyüdü. Zaman döndürücü?! Boynundaki zinciri kaldırıp Malfoy soyunun yadigar döndürücüsüne bakmak için başını eğdi.

Ah, hayır hayır hayır hayır!

Zaman döndürücü paramparça olmuştu. Yalnızca etrafındaki altın renkli halka sağlam duruyordu. 1949'da kısılıp kalmıştı ve ne yapacağını bilemez haldeydi. Kendini ağlamamak için zor tuttu gözleri yanarken. Aptallık etmişti kadının yanına giderek. Öldüren Laneti uzaktan göndermesi gerekirdi! Hermione içinden kendine kızarken muavin kadın sıcak çikolatasını ve paketteki plastik mor diş fırçasını yatağın yanındaki komodinin üzerine bırakıp geri aşağı indi.

Pekala...diye düşündü. Panik yapmamalıydı. Madem zamanda ileri gidemiyordu o halde en zor plana dönüyordu. Tom Riddle'ın daha fazla Hortkuluk yapmasına engel olmalıydı. Ama nasıl? Şu an hali hazırda 2 hortkuluğu vardı. Biri günceydi. Diğeri ise Gauntların yüzüğüydü. Bir sonraki...bir sonraki vakti zamanında Harry'nin anlattığına göre Hufflepuff'ın kupası ve Slytherin'in Madalyonu olmalıydı. Harry aklına gelince kalbine iğneler batıyormuş gibi hissetti. Ama odaklanması gerekliydi.

Pekala şu an kupa ve madalyon kimdeydi? Harry ne demişti?

"Borgin ve Burkes'te çalışıyor. Genç, yakışıklı ve etkileyici. Orada basit bir tezgahtar gibi olsa da insanları avcunun içine alarak iyi fiyatlara alıcı buluyor ve satış yapıyor. Okul başarısına rağmen Borgin'de çalışmasının sebebi oradan bir çok tarihi kıymeti olan eşyalar gelip geçmesi. Madalyonu ve kupayı da burası sayesinde buluyor."

Hermione dahasını hatırlayabilmek için gözlerini yumdu.

" Hepzibah Smith adlı yaşlı, yalnız ama bir o kadarda zengin bir cadıyı parmağında oynatıyor..."

Hermione bir anda gözlerini fal taşı gibi açarak oturduğu yerde hafifçe sıçradı. Neyse ki uyuyan kimse uyanmamıştı. O an Hermione'nin aklındaki plan şekillenmişti.

Smith...

Hermione yanındaki sıcak çikolataya uzandı ve hafifçe tebessüm ederek yudumladı.

-3. Bölümün Sonu-

yazarın notu: Muavinin "istion mu" "uzaaz" "çukulata" demesine çok takılan olmuş o yüzden açıklama ihtiyacı hissetim...Eğer Azkaban Tutsağı'nı okuyanlar varsa bilirler ki Hızır Otobüs muavini Stan Shunpike aynen böyle konuşuyordu. Ben de ona bir gönderme yapma amaçlı muavine şive yazdım :D

Tomione - Işıltı ve İhtirasWhere stories live. Discover now