46. Bölüm: Hogwarts'ın Varisi

3.1K 320 264
                                    

O hafta sonu Tom, Hermione'yle birlikte kendi dairesinde kalıyordu. Hermione Londra'ya döner dönmez yaptığı ilk şey Hepzibah'ın bodrumdaki değerli antika odasına inmek olmuştu. Hırsızlık yapıyor olmak başlı başına korkunç bir şeydi. Zorunda olmasa bunu asla yapmazdı. Ancak teknik olarak Hepzibah'ın hayatını kurtarmış olması vicdan azabını bir nebze de olsa azaltıyordu.

Hokey'nin kupayı nereye sakladığını biliyordu. Ancak şüphe uyandırmadan almak ve ortalığı fazla karıştırmamak için asasını çıkardı. Gizli nesnelerin yerini belirleyen büyüyü mırıldandı. Asasını etrafı tararcasına odada gezdirdi ancak mor renkli büyü hiçbir şey tespit edemedi. Elbette Hokey'nin Ev Cini büyüsü farklı bir spektrumda olmalıydı. Ancak Hermione bunu kırabilecek en az üç tane yol biliyordu. Birkaç büyünün kombinasyonu ile bu işi halledebilir, Hokey'nin zihnine girip istediğini de yaptırabilirdi.

Ama...

Duraksadı. Bu kadar uğraşmasına ne gerek vardı ki? Usulca antika odasından çıktı ve Hepzibah'ın sütlü çayını yudumlayıp bademli kıtır kurabiyelerini yediği salona süzüldü. "Teyzecim!" dedi güleç bir tavırla. Hepzibah onu görünce ısırık aldığı kakaolu bademli kurabiyesini tabağa bırakıp ayağa kalktı, "AH BENİM BİR TANECİK ELMALI TURTAM! AH BENİM FINDIKLI KEKİM! PORTAKALLI PARFEM! SÜTLÜ DONDURMALI ROKOKOM!"

Hepzibah gözlerinin kenarlarında biriken yaşları silerek ona doğru koştururken Hermione onu ilk kez bu kadar hızlı hareket ederken -daha doğrusu ilk kez koşarken- görüyordu.

Olayın aslı şuydu, Hermione ve Tom ona nişanlandıklarını söylemişlerdi. Ve bu sebeple ikili daha çok zaman geçirdiklerinden dolayı Hermione'yi her gördüğünde aşırı bir duygu seline kapılıyordu. Hermione onun nefessiz kalana kadar kendisine sarılmasına sarılarak karşılık verdi. Hepzibah onu rahat bıraktığında ise kendisine sütsüz bir fincan çay koyup Hokey'nin fındıklı mini keklerine yöneldi.

"Eee teyzecim... Bildiğin gibi Aritmansi Aktüel'deki editörlüğüm devam ediyor ancak benden Sihir Tarihi üzerine de bir makale yazmamı istediler."

"Canım benim! Kız kardeşim seni ne kadar da iyi yetiştirmiş benim akıllı kızım."

"Ee, teşekkür ederim. Şey... Senden istemeye biraz çekiniyorum ama Hufflepuff'un Kupası üzerine yazacağım bu yazıda fiziksel tasvirinde bulunmam gerek acaba kupayı birkaç saatliğine ödünç alabilir miyim?"

Hepzibah önce şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Durdu bir süre. Sonra kaşları çatıldı. Hermione bir an şoke oldu onun kızgın görünmesine. Acaba fazla mı zorlamıştı Hepzibah'ı?

Ancak Hepzibah'ın niyeti başkaydı. "O kupa sana ait Mione! Bir daha bu konularda benden izin istediğini duymayayım! Zaten ben bu diyardan göçünce hepsi senin olacak kuzum. İstediğin zaman söyle, Hokey sana getirsin. Hatta şimdi- HOKEY' HOKEY!"

Titrek ev cini acele adımlarla çıplak ayaklarını şap şap yere vurarak geldi. "Hokey, kupayı getir canım."

Hokey başını salladı ve "puf" sesiyle ortadan yok oldu.

Hermione içinden, Bunu keke en baştan yapsaydım, diye düşündü. Aslında uğraşmaya gerek kalmadan sadece akıllıca hamlelerle çok şeyi yapmak mümkündü. Tom da bunu oldukça sık kullanan bir insandı, bunu biliyordu. Buluştuklarında bundan söz edecekti.

Hokey elindeki metalik ağır kutuyla geri döndü yine bir "puf" sesinin eşliğinde. Sonra kutuyu yavaşça açtı ve kırmızı kadifeyle bezenmiş kutu içerisindeki altın rengi Hufflepuff'ın kupası parıldadı. Hermione bir kez daha yıllar önce -ya da sonra mı demeliydi?- bir Basilisk dişiyle yok ettiği kupaya baktı. Nasıl da böyle güzel bir kupayı yok etmişti? O zamanki koşullar bunu gerektirmişti tabii ki ama yine de böyle fevkalade bir güzelliği yok eden kişi olduğu için ufak bir mahçubiyet duyuyordu.

Tomione - Işıltı ve İhtirasWhere stories live. Discover now