34. Bölüm: Gerçekler...Tamamen

4.2K 433 250
                                    




Gözlerini yeniden açtığında Zebani Ateşinin alevlerinden çok uzak olduğunu fark etti, Hermione. Doğruldu ve etrafına bakındı bir süre. Dredward'ın tepedeki evinin olduğu arazide yarı baygın yattığını fark etti. Ancak artık Dredward'ın ahşap evi yoktu. Uçsuz bucaksız rüzgarlı bir tepedelerdi sadece. Şimdi anlamıştı Ward, muhafız veya korumak manasına geliyordu. Dred ise Mordred'a bir ithaftı.

Dred Ward Mordred'ın Muhafızı demek olmalıydı. İnanılmaz yaşlıydı çoktan ölmesi gerekecek biçimde. Artık görevi tamamlandığı için bu dünyadan ayrılmış olmalıydı.

Yanı başındaki Tom, elini başına götürerek doğruldu. "Hermione, sen iyi misin?"

"Evet..." dedi Hermione kısık bir sesle ve büyülenmiş halde kollarında duran pelerine baktı. Pelerinin dokusu neredeyse Harry'nin Görünmezlik Pelerini gibiydi. Sıvı gibi elde kayıyordu. Parlak ama koyu renk bir kumaştandı. Hermione hangi renk olduğunu tam kestiremiyordu. Bir an mavi, bir an siyah oluyordu. Ama en uygun tanım lacivertti. Çünkü gün ışığının üzerindeki parıltıları sanki bir gecedeki yıldızları anımsatıyordu.

"Neler oldu? Sen-" sonra gözleri Hermione'nin elindeki pelerine kaydı. "Başardık..." diye fısıldadı şaşkınlıkla. Sonra bakışları Hermione'ye döndü. Elini onun yanağına koydu, dudaklarından nazikçe öptü. Hermione sanki yanı başında bir kazan dolusu Amortentia kaynatılıyor gibi hissediyordu. Ardından mavi gözleriyle Hermione'nin çikolata rengi gözlerinin içine baktı. "Bu çağın gelmiş geçmiş en büyük sihirbazları ikimiziz. Sen ve ben...Hogwarts'ın varisleriyiz."

Hermione hüzünle gülümsedi ve başını salladı.

Tom'la yapacakları uzun konuşma için kendini hazırlamalıydı.

Ruhları eşti. Ama Tom da bunu biliyor muydu? Ruhlarının arasındaki bağ gerçekleri kaldırabilecek kadar kuvvetli miydi?

* * * * * * * * * * * *

Hermione kendi soyunun nesiller öncesinde bir büyücü veya cadının var olduğunu tahmin edebilirdi. Neticede bu kendine özel değil gayet sıradan bir durumdu. Çünkü Esrar Dairesi başkanıyla da yaptığı sohbette bu konuya değinmişlerdi. Çoğu Muggle doğumlu cadı ve büyücü bu durumdaydı, hepsinin geçmişinde sıradan sihirbazlar vardı illa ki. Ama...Merlin? Hermione bunu hayal bile edemezdi. Ama... artık bir şeyler tamamlanmış gibi hissediyordu. Bazı taşların yerine oturduğunu hissediyor ve gerçeği kucaklıyordu. Sanki bu gerçeği çok çok uzun zaman önce unutmuş ve şimdi hatırlamış gibi.

Hermione saat akşama yaklaşırken Tom'la birlikte malikanenin bahçesine Cisimlendi. Hepzibah onu merak etmiş olmalıydı. Tom ise Hermione'nin odasına balkondan girecekti ve genç cadı teyzesine selam verip öyle odasına geçecekti. Hepzibah'a Carmarthen'den dönerken seveceği bir şapka almıştı onun da gönlünü yapmak için. Bir süredir yaşlı cadıyı ihmal ediyordu.

"Melissa'yla gezerken sana da bu ufak hediyeyi vermek istedim, sevgili teyzecim.."

"Ahhh...Mione! Bu şapka harika! Daha dün Madam Milena'nın butiğinden aldığım mavi cüppeme çok yakışacak! Ah, turtam benim çok teşekkür ederim. Gel, gel. Bir çay içelim birlikte. Hokey! Bademli kurabiyelerden getir! Kakaolu keki de unutma! "

* * * * * * * * *

(Bu bölümü, tercihen kulaklıkla birlikte lütfen müzik eşliğinde okuyun..)

Tomione - Işıltı ve İhtirasWhere stories live. Discover now