13. Bölüm: Buluşma

5.2K 437 187
                                    

 Hermione geri çekilmedi, onun öpücüğüne karşılık verdi. Zayıf veya korkak davranmayacaktı. Kontrolü aklına ve mantığına vermişti çoktan. Duygulara yer yoktu. Ama...ama yine de onu heyecanlandıran şey neydi bir yandan da bunu çözmeye çalışıyordu. Korku muydu? Korku olmalıydı tabi...

Başka ne olabilirdi ki sonuçta?

 Riddle onun belini kavradığı kolunu indirdi ve bakışlarını yüzüne çevirdi. 

"Genç cadıların duygularıyla böyle oynamamalısın, Riddle." dedi Hermione ses tonuna alaycılığı katıp arkasını dönerek.

Riddle'ın bakışları karardı, "Sen o genç cadılardan değilsin. Seni şaşırtmam ya da etkilemem çok zor değil mi?"

"Balkondan bana baktığında niyetinin ne olduğunu zaten anlamıştım."

"O zaman neden geldin?"

Hermione duraksadı. Sonra kenara bıraktığı şampanya kadehini aldı, "Seni anladığımı bil istedim. Çağrını duyduğumu. Ayrıca...gelmek istemediğimi söylemedim." dedi ona yarım bir gülümseme atarak arkasını dönüp aşağı inmek için merdivenlere yöneldi.

 Hermione bu kendinden emin kız maskesini uzun süredir taktığı için artık karakteriyle bütünleşmiş gibiydi ama arkasını döner dönmez tebessümü kaybolmuştu ve kalbi bir davul gibi atmaya başlamıştı. 

Ancak daha birkaç basamak inmişti ki bir el onu durdurdu. "Arnavutluk'a gidiyorum. Tekrar."

Hermione şoke olmuş bir biçimde ona döndü. "Sen deli olmalısın, yaraların henüz tamamen iyileşmedi! Oraya tek başına gitmek çılgınlık olur."

Tom ona sessizlikle yanıt verdi. İşte o zaman kendisinin de gelmesini istediğini anladı. 

"Benim de gelmemi istiyorsun."

"Sana güvenip güvenemeyeceğimi bilmiyordum."

"Sakın beni sınamaya kalkma, Riddle. Senin oyunlarına alet olmak istemiyorum."

"Dur! Lütfen. Tamam...demin pervasız davrandığım için üzgünüm. Ama...senin de gelmek istediğini biliyorum."

"Hayır hiç de istemiyorum." 

"Yalan söylüyorsun."

Evet yalan söylüyordu.

"Peki sen bana güvenmeye karar verdin ama ben sana nasıl güveneceğim, Tom?" etrafa bakınıp sesini iyice alçattı, "Vivian Parkinson'ı senin lanetlediğini biliyorum." 

Tom tek kaşını kaldırdı. "Beni zekanla her seferinde etkilemeyi başarıyorsun." 

"St. Mungo'da yatmasına neden olacak kadar güçlü ve eşsiz bir lanet... Kendi kendine büyü çalışması yaptığını biliyordum. Ama neden onu lanetledin? Her hangi bir Muggle dururken.."

Tom'un kendini beğenmiş ifadesi soldu ve bakışlarını yere çevirdi. Sanki bir an genç bir adam değil, yetimhanede Dumbledore'un azarladığı o çocuktu. "Sana yalan söylemeyeceğime söz vermiştim. Bu nedenle sorunu yanıtsız bırakacağım. Aksi takdirde duyacağın yanıt her ikimizi de rahatsız edecek."

Hermione başını eğdi. Hassas bir noktadaydı ve daha da olayları deşmesi işleri kötüleştirebilir hatta Tom Riddle'ın ona karşı duyduğu ufak güveni zedeleyebilirdi.

"Geleceğim."

"Ne?"

"Arnavutluk'a seninle geleceğim. Ama öncesinde bana her şeyi detaylıca anlatacaksın."

"Pekala...bu gece partiden sonra balkonunda olacağım. Anlatmak için.."

Hermione arkasını döndü, onun yüzüne bakmadan sadece "Anlaştık." dedi ve Slytherin grubunun yanına indi.

* * * * *

"Hermione nerelerdeydin?" diye sordu Melissa gülerek. 

"Ahh, biraz daha şampanya bulmak için bakındım açıkçası."

Lestrange ona kibarca bir şampanya kadehi uzatırken Dolohov hala Melissa'nın başının etini yiyordu, "Lola ile bana bir buluşma ayarlayacağına söz ver! Bana iyilik borcun var biliyorsun! Seni Ryan Finnigan manyağından kurtarmıştım." 

Finnigan...Seamus Finnigan'ın bir akrabasıydı muhtemelen.

Bu adı duyunca Melissa iç çekip gözlerini devirdi, "Of o faciayı hala unutamıyorum, Des. Slug Kulübü toplantısındaki yapışkan oğlan."

 Lestrange kıkırdayıp  Hermione'ye olayı özetledi, "Geçen yıl Slug Kulübü'nün yılbaşı partisi için Slughorn bazı mezun öğrencilerine Hogwarts'a gelmeleri için davetiye yolladı. Bizim ikili de gitti tabii." dedi hala gülerek atışan Melissa ve Desmond'u göstererek. "Sonra henüz mezun olmamış Slug üyelerinden altıncı sınıf bir oğlan Melissa'yı yemekte görüp aşık oldu ve tam bir ay boyunca her sabah ona aşk mektupları göndermeye başladı. Melissa yanıt vermiyordu ve başta eğleniyorduk sonra çocuk niyeti ciddiye bindirip evlenme teklifi edince Des ve Melissa nişan davetiyesi yolladılar. Des'in fikriydi, ahahaha." dedi gözlerinden gelen yaşları silerek gülmekten.

Desmond Dolohov ile Melissa belli ki çok yakın arkadaşlardı. Ama Lestrange'in uzaktan Melissa'ya olan özlem dolu bakışlarında kesinlikle aşk vardı.

Bir anda Abraxas kolunu Tom'un omzuna atmış biçimde belirdi. "Bakın size kimi getirdim! Bu seneki partimi atlamadı, hahaha!"

Tom harika ama Hermione'nin içten olmadığına emin olduğu gülümsemelerinden birini yerleştirdi dudaklarına. "Ee, Slug'ın bu seneki kış partisine gidiyor muyuz?"

"Bu sene Slug'ı ekemem, çok kızar." dedi Abraxas. "Peki ya sen, Tom?"

"Im...mesai çıkışımı ayarlarsam gelebilirim." dedi bakışlarını Hermione'ye çevirerek. Hermione onun Hogwarts'ı ziyaret edip keşif yapmak için bir fırsat yakaladığını hissetmişti.

Hermione o an Lestrange anlattığında zaten bildiği için 'Slug partisi ne?' diye sormadığını fark etti. Kimsenin fark etmediğini anlayınca sessizliğini korudu.

"O halde, ben Miss Smith'i misafirim olarak götürmeye gönüllüyüm." dedi Abraxas eğilip centilmen bir edayla onun elinin üzerine bir öpücük kondurdu. 

Tom'un çenesi kasıldı. Hermione bu fırsatı kullanmak için zaman kaybetmedi.

"Çok naziksin, Abraxas. Mutluluk duyarım." dedi gülümseyerek. 

Parti tam gaz devam ederken bolca gülüşme sohbet ve yeme içmenin ardından Hermione artık evine dönmek üzere arkadaşlarıyla vedalaştı ve malikaneden çıktı. Birkaç saniye sonra kapının önüne cisimlenmişti. Saatine baktı. Yaklaşık yarımsaat sonra yani gece yarısı Tom'un geleceğini düşünüyordu. Hızla merdivenleri tırmanıp odasına çıktı. Kendini yatağa attı ve gözlerini kapadı. Yapması gereken düşünmesi gereken çok şey vardı. Ama belki bir on dakika kendine izin verebilirdi her şeyi unutmak için. Yavaş yavaş nefes alıp verirken kendini bir an Hogwarts'taki dört direkli karyolasında uzanıyor, az sonra da Harry ve Ron ile buluşup kahvaltıya inecekmiş gibi hissetti. Sonraa Harry Quidditch antrenmanına gidecekti. Ron ise satranç oynardı ya da mutfağa tıkınmaya inebilirdi. Hermione ise kütüphaneye gidecekti. Yeni parşömen kokusu..

Bir anda gözlerini açtı. 

Doğrulup dışarı baktığında Tom Riddle'ın onu izlediğini fark etti. Bekliyordu. Hermione hemen doğruldu kalkıp balkonun kapısını açmak üzere kapıya yaklaştı. Kapıyı açmadan önce bir süre aralarında sadece cam varken bakışlarını ona dikti. 

Tom sigarasından son bir nefes alırken gözlerini kısarak Hermione'ye bakmayı sürdürdü. Hermione onu içeri almamayı bile düşünmüştü. Fakat sonra kapıyı açtı. 

"İçeri gel. Çay?"

Tom gülümsedi, "Hayır demem."


********


Kısa oldu ama kusura bakmayınn yarın yeni bölümü atacağım :)

Tomione - Işıltı ve İhtirasWhere stories live. Discover now