23. Bölüm: Çekim

5.3K 440 229
                                    


 Tom, içinde yükselen hiddeti hissetti dudaklarından Hortkuluk sözcüğü dökülürken. Kalp atışları hızlandı, elleri buz kesti. Asasını sımsıkı tuttu. Öyle sıktı ki yumruğunu, kısa bir an porsuk ağacından oyulmuş, anka teleği özlü asasını kıracağını zannetti. İçinde fokurdayan bir şeyler vardı ve kendini kontrol etmesi güçleşiyordu. Hermione'ye en karanlık gerçekliklerinden birini söylemişti ve sanki şimdi içindeki canavar bu sırrı tekrar bilinmezliğe gömmek için onu zorluyordu. Asasını çıkarıp öldüren laneti söylemeliydi. Karnında gezinip mırıldayan, kükreyen, kan dökme arzusundaki canavar göğüs kafesini tırmalıyordu sanki. Ama...asasını tutan eli taş kesilmişti. Neden asasını kaldırıp babasını öldürdüğü gibi onu da öldüremiyordu? Çok basitti. Yalnızca iki kelime. Ardından uykuya dalar gibi sonsuzluğa karışacaktı. Ama...  Onu öldüremezdi! Neden? Başını kaldırdı aniden. Gözleri karşısındaki cadıya döndü, beti benzi atmıştı. Göz bebekleri büyümüştü. Tom onun hızla inip kalkan göğsünden soluklarının hızlandığını fark etti. Hermione'nin arkasında duran aynadan kendi kendini gördü. Mavi gözlerindeki hafif, silik ama belli olan kızıl izler. 

Hayır! 

Hafifçe sola baktığında şömine ateşinin o mesafeden hissettirmesi gereken ılıklığının artık yanağını yakmaya başladığını hissetti. O an Hermione'nin kontrolünü kaybettiğinde alev alan elbisesini anımsadı. Yetimhanede kahvaltısını çalan çocuğa sinirlenip onun pijamalarını nasıl yaktığını hatırladı. İkisi de kontrolü yitirdiklerinde kötü şeyler oluyordu. İkisi kontrolü birlikte yitirdiklerindeyse... Çok ama çok kötü şeyler.

Şöminenin ateşi kükredi. Ne olacağını biliyordu. Daha önce başına geleni biliyordu. Şimdi olacaklarıysa ancak tahmin edebiliyordu. Bir saniyesi vardı. Düşünmek, harekete geçmek, uygulamak için bir saniye...Hiçbir büyü bu kadar ani bir patlamayı durduramazdı. Bu patlamadan daha hızlı olacak tek bir büyü vardı. O da...

Midesini tırmalayıp ona sırrını saklamasını telkin eden, kan dökmek isteyen yaratık çoktan susmuştu. Artık asasını oynatabiliyordu. Tom, sanki içindeki canavarı gören Hermione'nin dehşetle bakan yüzünü inceledi. Dehşet, ve acı. Sanki fiziksel bir acı çekiyordu. 

Kızıl gözlerimi fark etti. Yalnızca bir ışık oyunu olabilecek kadar azdı, ama fark etti. Sanki daha önce bu gözleri görmüş gibi.

 Her şey ağır çekimde ilerliyordu. Adrenalin damarlarına pompalanırken Tom asasını Hermione'ye doğru kaldırdı ve  hemen ardından öne doğru atılıp onun bileğini yakaladı. Genç cadı da kendi asasını Tom'a uzattı. Gözlerinde bir plandan çok kararlılık vardı. Ama yapacağı her neyse şu an Tom'un umurunda değildi. Onu buradan sapasağlam çıkarmak dışında hiçbir şey düşünmüyordu. Hermione'nin ağzı Tom'un ne olduğunu asla duyamadığı sözcükler söyleyerek hareket ediyorken Cisimlendiler. Tom septirmekten ya da en azından Hermione'nin septirmesinden korkuyordu ama zihni adrenalinin etkisiyle kristal kadar berraktı. Bir anda karnından tutulup dar bir şişenin içinden geçiriliyormuş gibi hissetti. Soğuk terler aktı şakağından çenesine doğru. Yanağını yakan şöminenin ateşi yerini soğuğa bırakıyordu. 

 Bir anda ayakları sertçe çarparak kurumuş çimenlerle buluştu. Bileğini bir kerpeten gibi kavradığı Hermione'ye baktı. Septirmemişti. Derin bir nefes alarak yere çöktü. 

 * * * * * * * * * * * *

Hermione üzerine yaklaşan Tom'u görünce korku ve şok dalgası içerisinde asasını kaldırdı. Ancak Tom hiçbir büyülü sözcük söylemedi. Yaptığı tek şey onun kolunu kavramak ve gözlerinin içine bakmak oldu. Gözlerindeki kırmızılık küçülüp yok olmuştu ve neredeyse hiçbir iz kalmamıştı. Az önce koltuğunda kaskatı otururken nasıl bu kadar hızlı hareket edebildiğini anlamamıştı ama olmuştu işte. Tom onun bileğini tuttuğu gibi cisimlendiler. Hermione Cisimleneceklerini Tom'un gözlerinden okumuştu bahçedeki kurumuş çimenlerin üzerine çökmeden hemen önce. İşte mavi gözlerini görmek ve anlamını okumak tutmuştu kendisini o lanet iki sözcüğü söylemekten.

Tomione - Işıltı ve İhtirasWhere stories live. Discover now