24. Bölüm: Gerçekler...Kısmen

4.9K 436 143
                                    

 Tom'un itirafından sonra Hermione artık ona belki başlarda zorlanacak olsa da güvenebileceğini biliyordu. Fakat bu güvene aslında bir Muggle doğumlu olduğunu söylemesi de dahil miydi? Tom'un gözünde daima soylu Hufflepuff'ın soylu torunuydu.

 Ama Tom'u seviyordu. On yedi yaşında Hogwarts'ın yıkıntıları arasında hem Voldemort'un, hem de Harry ve Ron'un cansız bedenleri arasında dolanırken kaybettiği duyguları yine Tom Marvolo Riddle'ın kendisi geri vermişti ona.

 23 yaşındaki Tom Riddle'ın da, 24 yaşındaki Hermione'nin de kalbi karanlığa gömülmüştü. Ama Hermione, maske takmayan bir Tom Riddle'ı ancak onun karanlığına indiğinde tanımıştı. Tom da kendisi için bu karanlığa inebilecek birini tanıdığında aydınlanmıştı. Tom, Hermione'nin elini avuçlarının arasında tutuyordu nazikçe bileğinin üzerine parmağıyla daireler çizerek.

 Belki de her şeyi aynı anda söylememeliydi. Ama...Tom'u seviyordu. Tom Riddle, Lord Voldemort değildi ve Hermione onun bu yoldan döndürmüşken tekrar girmesine izin veremezdi. Onun güvenini de sarsamazdı. Sadece gelecekten geldiğini söyleyerek başlayabilirdi. Böylece ona verdiği iksir kitabındaki sorunlar da çözülürdü. Ayrıca Merlin'in yadigarı konusu da vardı. Onu bulmalılardı çünkü...

"Tom,"

Riddle bakışlarını onun yüzüne çevirdi. "Sıra benim sırrımda fakat..." ciddi bir ifadeyle ona baktı, "söylediklerimin üzerine başka bir soru sormanı istemiyorum. Evet farkındayım senin gibi meraktan beslenen biri için çok zor ama..." elini Tom'un yüzüne götürdü, mermer kadar pürüzsüz yanağında gezdirdi parmaklarını, "Lütfen." Tom tam itiraz etmek üzere ağzını açmıştı ki hiçbir söz söylemeden geri kapattı. "Pekala."

"Tahminin doğruydu. 19 Eylül 1979'da doğdum. Bulunduğumuz zamandan neredeyse otuz yıl sonrası. Buraya safkan bir ailenin nesilden nesile geçen zaman döndürücüsüyle geldim. Aslında bakarsan...yanlışlıkla geldim. Seninle tanışmayı...ummuyordum."

Tom bir anda yerinden doğruldu. "Haklıydım." dedi. Hermione teslim olmuş biçimde başını salladı, "Haklıydın." 

Bir hatta bin soru sormak istercesine ona baktı ancak dudakları asla aralanmadı bunları söylemek için. "Bir gün tüm sorularını yanıtlayacağım, Tom ama şimdi değil. Şu an olmaz." Bir süre sessizlik oldu aralarında. Ardından Hermione tuhaf bir biçimde asla zarar görmemiş haldeki kitabı aldı. 

"Şu paragrafı tekrar dinler misin,

...Söylenene göre Merlin yeri geldiğinde Hogwarts dörtlüsünden bile kuvvetli olmasına karşın onlara karşı hep minnet doluydu.Bu sebeple dörtlünün geride bıraktıkları dört büyülü nesneye de sahip olmayı kafaya koydu ve ardından tüm hepsini tek tek bulup bir araya getirdi. İnanılmaz bir büyü gücüne erişti ve hatta Zamanın bile efendisi oldu. Bu dört yadigarı kendine ait bir pelerine bağladı. Dört yadigar bir araya gelse bile Pelerin olmadan hiçbir işe yaramayacaktı. Bu Merlin'in kendisini dört kurucunun varisi gibi gördüğüne dair bir işaretti.

Merlin, Kral Arthur Pendragon'ın Camelot'u kurtarmasına ve Morgan La Fey ile savaşmasına yardım ettikten sonra yadigarları geldikleri yerlere bizzat götürdüğü, ardından ölümüne dek pelerinini sakladığı ve hatta mezarına Pelerini ve yedili çay takımıyla birlikte gömüldüğü rivayet edilmektedir...

Zamanın efendisi oldu derken sence ne söylemeye çalışıyor?"

Tom düşünceli bir ifadele kaşlarını çattı. "Bence pelerinin bir tür gücü olmalı zamana müdahale eden cinste. Zaman döndürücüler hakkında bilgi sahibiydim ama Bakanlık'taki döndürücüler en fazla birkaç günlük yolculuk imkanı sağlıyorlardı. Fakat sen...Pelerin'in zamanı kontrol ettiğine inanmamız için en güçlü ispatsın, Hermione. Düşünsene pelerine sahip olursak birlikte yapabileceklerimizin sınırı olmaz! Gidip bizzat Salazar, Rowena, Helga ve Godric'le tanışabiliriz. Eğitim alabiliriz! İkimiz! Sen ve ben! Gelmiş geçmiş en güçlü cadı ve büyücü! " Heyecanla Hermione'nin elini tuttu. "Sen yanımda olduğun sürece bin yıl bile geçmişe gitmeye hazırım."

Hermione gülümsedi. Tom'un onun bir Muggle doğumlu olduğunu öğrendiğinde de böyle söyleyeceğini umuyordu. Lord Voldemort gerçeğini ona belki de hiç anlatmayacaktı. Çünkü gelecekteki Lord Voldemort'un Hermione Smith adlı bir arkadaşı asla olmamıştı. Belki de Hermione çoktan zamanın raylarını oynatmıştı. 

"Tom sana söylemem gereken bir şey daha var. Benim ismim Hermione Smith değil...hatta Smith soyundan bile gelmiyorum. İsmim Hermione Jean Granger. Hogwarts'ta okudum, buraya gelmeden önce de Bakanlık'ta çalışıyordum. Buraya bir hata sonucu geldiğimde de...kimsenin soru sormayacağı bir kimliğe ihtiyacım vardı. Ben de Hermione Smith oldum..."

Tom şoke olmuş bir biçimde ona baktı. Ağzı açık kalmıştı. Sonra eliyle alt katı işaret ederek, "Hepzibah bunu biliyor mu?" Hermione acı bir tebessümle başını iki yana salladı. "Gerçekte bir yeğeni bile yok. Zihnine ben yerleştirdim." 

Tom bir şok haliyle duraksadı. Ağzını eliyle kapattı. Hermione'nin yüreği ağzına geliyordu ki Tom gülmeye başladı, ifadesi her nasılsa kocaman bir gülümsemeye dönüştü. "Sen...inanılmazsın..." diye fısıldadı onun yüzünü ellerinin arasına alarak. "Çok zekice...fazla akıllıca...sana karşı hayranlık duymamı mı istiyorsun, Hermione? Çünkü kendime engel olamıyorum." dedi. Genç cadı onun kesinlikle böyle bir tepki vermesini beklemiyordu. Bir an taş kesilmişti tüm bedeni. Ama sonra rahatladı. Kalp atışları normale döndü. Omuz silkti "Çok da zor olmadı."

Tom ciddileşti, "Bu gerçekleri benimle paylaştığın için...gerçek beni bilip buna rağmen bu kadar ağır bir konuda bana güvendiğin için..." derin bir soluk aldı, "teşekkür ederim, Hermione...Granger." Hermione'nin gözleri dolmuştu. Bir damla yaş yavaşça süzülürken Tom eliyle onun yüzünü tuttu narin bir şekilde ve baş parmağıyla onun gözündeki yaşı sildi. 

"Peki soru sormayacağıma söz vermiştim ama merak ettiğim bir şey var.  Yanıtlamak zorunda değilsin...Hangi binadaydın?"

Hermione yutkundu. Yalan söylemenin alemi yoktu. Eğer Tom onu sevecekse her haliyle sevmeliydi.

"11 yaşındaki Hermione Granger Gryffindor'a seçilmişti. 24 yaşındaki Hermione Granger yine Seçmen Şapka'yı taksa hangi binaya seçilir bilemiyorum."

Tom gülümsedi. Hermione ilk kez onun dudaklarında bu kadar iç ısıtan bir gülüş görmüştü. Hogsmeade'de içtiği bir yudum kaymakbirası kadar, Malfoy malikanesi'nde yudumladığı Ateşviskisi kadar, Diadem'i aldıktan sonra sarıldığı Tom'un bedeni kadar sıcacık bir gülüştü. 

Tom yaklaştı, dudakları neredeyse değiyor, nefesleri birbirine karışıyordu. "Ama ben biliyorum."


-24. Bölümün Sonu-

Tomione - Işıltı ve İhtirasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin