19. Bölüm: Fevkalade Muktedir İksirler

4.8K 438 205
                                    

  yazarın notu: Videoyu muhakkak izlemenizi tavsiye ederim


O gece kitabı daha fazla okumadılar. Bir süre hiç konuşmadan oturdular yalnızca. Tom ikinci kaymakbirasını söylediğinde Aberforth onlara bir tane daha getirip gözden kayboldu. Saçları daha koyu renkti ve Dumbledore'dan daha farklı görünüyordu. Hermione onun Dumbledore'un müzayededeki gibi bir kopyası olacağını varsaysa da gençken bambaşkalardı. Gelecekte ise kavgalı iki kardeşin görünüşleri çok daha benzer olacaktı...

 Tom'un şu an neler düşündüğünü çok merak ediyordu. Aklında bin bir şey olduğu kesindi. Fakat o hiçbir şey söylememeyi veya neyden başlaması gerektiğini düşünüyordu. Oturduğu sandalyede kamburu çıkmaya başlamış ve gölgeye çekilmeye başlamış gibiydi. Yavaşça başını kaldırdı, gözleri yorgun bakıyordu. Sakin bir ses tonuyla sordu,

"Neden benden korkuyorsun?"

Hermione donup kalmıştı. Sonra yaslandığı sandalyeden doğrulup redderek başını iki yana salladı, "Senden korkmuyorum."

Tom alaycı biçimde güldü gözlerini kaymakbirasından ayırmadan. Alaycı ama aslında acı bir gülüştü. "Bana karşı çıkabilecek, hatta direnebilecek nadir kişilerdensin. Senin dışında bunu yapabilen bir de Dumbledore vardı." kaymakbirasından ufak bir yudum alıp devam etti, "ama bana dokunduğunda ürperdiğini hissedebiliyorum...Diademi aldığımız gece dışında."

Hermione yutkundu. Haklıydı. 

"Ben sadece iyi bir gözlemciyim, Tom. Senin tehlikeli olduğunu biliyorum."  Tehlikeli kelimesini farklı bir tonda söylemişti. Onun aldığı canları kast ettiğini Tom hemen anlamıştı.

"Sana karşı tehlikeli değilim eğer içini rahatlatacaksa." 

"Benim içimi rahatlatması önemli değil. Önemli olan istediklerini elde edebilmek için gözünü ne kadar karartabileceğini kestiremeyişim. Beni bu belirsizlik korkutuyor."

Tom alt dudağını ısırdı ve düşünceli bakışlarını başını eğerek masaya yöneltti. 

"Tom. Neden birini öldürdün?" 

Sonunda direkt sormuştu işte. Tom'un kendisine itiraf etmesi gereken şeyi. Tom'un parçalanmış haldeki ruhunun derinliklerine gömüp sonra orada hastalıklı bir hırsa dönüşen safkan olmayış utancını. Tom başını kaldırıp ona baktığında Hermione cambaz gibi ipte yürüdüğünü fark etti. Gri gözleri fırtına bulutları kadar koyuydu. Ateşle oynuyordu. Ne kadar daha yanmadan oynayabileceğini ise bilmiyordu. ,

Bu anda boynunda takılı olan Slytherin'in madalyonu ısınmaya başlamıştı, adeta tenini yakıyordu. Tehlike...

Tom tek hamlede kalkıp pelerinini omuzlarına aldı. El çabukluğuyla masaya birkaç gümüş Sickle bıraktıktan sonra hızlı adımlarla Domuz Kafası'nın kapısına yöneldi. Hermione bedenindeki hücreler tam aksini yapması için çığlık atarken vakit kaybetmeden onun peşinden gitti. Dışarı çıktığında soğuk hava bir anlığına nefesini kesti. Önden giden Tom'un kolunu yakaladı ve kendine çevirmeye çalışırken Tom da onun asa tutan kolunu yakaladı, "Seni şu an öldürebileceğimin farkındasın değil mi?"

Hermione başını kaldırdı ve acı bir gülümsemeyle omuz silkti, " Emin ol  her zaman  farkındayım, Tom. Yalnızca şimdi değil." 

Bu sözleri söyledikten sonra madalyon aniden soğudu. Tehlike geçmiş miydi? Evet, Tom'un onun etrafında olduğu her an ama her an asasını çekip Lord Voldemort'a dönüşecek mi, asasının ucundan Affedilmez Lanet'in yeşil ışığı çakacak mı diye diken üzerindeydi. Bazı travmaların üzerinden zor gelinirdi veya gelinmezdi. Hermione'nin ruhu da Tom Riddle ve Voldemort arasında parçalanıyordu. İkisinden birini öldürmesi gerekiyordu ama bunun hangisi olduğunu henüz bulamamıştı. Şu an karşısında duran geleceğin Karanlık Lord'unu mu yoksa onun içindeki Lord Voldemort'u mu? Tom'un kendisiyle yüzleşmesi gerekiyordu. Ama Hermione onu öldürmek için fazla tanımaya başlamıştı. Ve evet... kendine itiraf etmek istemese de onu bu yoldan döndürme ışığını görmüştü. Sorduğu soru da bu yüzdendi...ne kadar Tom'u kızdırsa da..

Tomione - Işıltı ve İhtirasWhere stories live. Discover now