17//Gerçek Bir Antrenman ve San Şehri

8.6K 1.2K 688
                                    

Günaydıın🤗

Kılıç dövüşü hakkında bir şey bulamamıştım ama sağolsunlar bıçak kullanmak üzerine kılavuz yazanlar varmış dkxmkdmdm

Bir saatimi onları okumaya harcadıktan sonra gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki bırakın yazmayı elime bıçak verseler her türlü durumdan kurtulabilirim sanırım kxmkcmrkxm

İyi okumalar dilerim~~

..................

    Taehyung

    "Jeongguk, doğru yapıyor muyum bir bakar mısın?" Elimde kabzasını olağanca gücümle sıkı sıkıya tuttuğum bıçağımı boşluğa doğru savurduktan sonra başımı yanımda beni değil de yeri izleyen Jeongguk'a çevirerek sorduğumda, irkilerek başını kaldırmış ve gözlerime bakmıştı. 

Dikkati bugün hiç olmadığı kadar dağınıktı. Tabi, bunda biraz benim de etkim olmuş olabilirdi. Gece ben yatarken o henüz uyumaya hazırlanmamıştı bile ve sabah kalktığımda da çoktan kahvaltıyı hazırlamış başında öylece oturuyordu. Bu kadar düşüncelerinde kayboluyor olması, kendimi suçlu hissetmeme sebep olmuyor değildi ama o anda engel olamamıştım kendime. 

İlk başta gerçekten tek niyetim biraz daha yakınlaşmaktı. Biraz daha, biraz daha, ta ki tek vücut olana kadar ama daha sonra boynunda soluklanırken bunu hep yaptığını ve istediğini böyle elde ettiğini fark etmiştim. Madem günlerdir bedenimi ve istemsiz tepkilerimizi benden habersiz kendi çıkarları için kullanıyordu, aynısını yapmamda herhangi bir sakınca göremiyordum. 

Üstelik, belki farkında değildi ama uzaklaşmasına izin vermediğim ve sırtını ağacın gövdesine yasladığım anda ondan ayrılmak benim için çok daha zor olmuştu. Kulaklarına kadar kızarmış yüzü, yaşlarla parıldayan masmavi gözleri, dağılmış ve kabarmış dalgalı siyah saçları ve kollarımın arasında titreyen, geriye çekilmem için saldırgan herhangi bir hamlede bulunmayan bedeninin öylece teslim olması...

Gözlerimin önünde canlanan bir önceki güne ait görüntü yutkunmama ve aldığım pozisyonu bozup ona doğru dönmeme sebep olduğu sırada o da yaslandığı ağaç gövdesinden daldığı düşüncelerden ayrıldığı gibi ayrılmış, öne doğru bir adım atıp dakikalardır gösterdiği hareketleri çalışmaya çabalayan bana yaklaşmıştı. 

Bir önceki gün olduğu gibi direkt olarak dibimde bitmedi. Aksine, iki adım ötemde sanki önüne bir engel koymuşlar gibi aniden durdu ve mavi gözlerini baştan aşağı bütün bedenimde gezdirdi. "Yeniden pozisyon al." Uzatmadan söylediği şeyle aramızdaki oluşan gergin havanın gülmek istememe neden olmasını görmezden gelmeye çalışarak biraz önceki pozisyonumu aldım yeniden. 

Önce ellerini dün tam olarak kavrayabildiğim için ne kadar ince olduğunu bildiğim ve gerçekten şaşırdığım beline koydu, daha sonra ise yavaş adımlarıyla çevremde bir çember çizerek döndü ve tam önümde durdu. "Sağ ayağını biraz daha öne al." Elini belinden çekip parmağıyla sağ ayağımı gösterdi. Dediğini yaparak öne doğru bir adım attığımda, bu seferde ayağının ucuyla ayağımı dürtmüş ve yavaşça sağa doğru çevirmişti. 

"Ayaklarının hareketleri bıçağının ucuyla aynı yönde olmalı." Başımı eğip elimde tuttuğum bıçakla aynı yöne çevirdiği ayağıma baktım ve anladığımı belirten bir mırıltı çıkarttım. İstediği onaylamayı almasıyla önümden hafifçe yana doğru çekilmiş ve bu sefer de geride duran sol ayağımı dürtmüştü. "Sol ayağının arkasını da biraz kaldırman gerekiyor. Böylece herhangi bir saldırıya karşı daha rahat hareket edebilirsin." 

Ayağımın arkasını dediği gibi kaldırdığımda, bedenimin biraz daha gevşediğini ve adımımı öne ya da arkaya atmak suretiyle yapacağım herhangi bir hareketin şimdiden kolaylaştığını hissetmiştim. Gerçekten, bu işi biliyordu. Aynı kurallar kılıç kullanmak konusunda da geçerli miydi merak ediyordum. Şimdilik saldırıya değil de savunmaya odaklandığımız için yalnızca bu küçük bıçakla yetinmek zorunda olsam da, bir gün kılıç kullanmak istediğimi inkar edemezdim. 

contrarian omega and the prince alpha Where stories live. Discover now