48//Yeniden Kavuşma

6.3K 995 424
                                    

Günaydın👋🏻👋🏻

Planı kurdum, biraz üzücü ama 51. Bölümümüz final bölümü...

Onları birbirlerinden ayrılamazlarken yazmayı gerçekten çok özlemişim. Şeker komasına girecektim neredeyse yazarken rkxmksnd

İyi okumalar dilerim~~

...............

   Taehyung 

   İçinde bulunduğumuz, saraya doğru yol alan at arabasında, onsuz geçirdiğim tüm o uzun günler içinde kucağımda varlığını özlediğim o ağırlık hüküm sürüyordu. Jeongguk, sanki birkaç saat önce herkesin dehşete düşmesine sebep olacak kadar vahşi davranan kendisi değilmiş gibi, arabaya bindiğimizden beri kucağımdan inmemişti. 

Şikayetçi değildim. Gerçekten, hiç şikayetçi değildim. Boynumda varlığını hissettiğim henüz yavaşlamış nefesleri, sırtıma doğru sardığı kolları ve burnuma vuran kokusunu duymak için ayrı kaldığımız zamanlarda delirecek hale gelmiştim. Şimdi ona kavuşmuşken, sırtıma doğru sardığı kolları yaramın sızlamasına sebep olsa bile umursamıyordum. 

Tek yaptığım, o dakikalar boyunca beni çok özlediğini mırıldanıp boynuma gözyaşlarını akıtırken belini sarmak ve onu kendime çekebileceğim kadar çok çekmekti.  Ağlamasını hiç sevmiyordum, o ağladığında buna sebep olan her şeyi yakıp yıkmak istiyordum ama onu teselli edecek gibi de hissetmiyordum. Günler sonra yeniden sarıldığımızda kendim de ağlayacak bir haldeyken, nasıl onu teselli edebilirdim ki? 

Kapalı gözlerime rağmen dudaklarımın önünde olduğunu bildiğim boynuna yumuşacık bir başka öpücüğü daha bıraktığımda, ağlamaları iç çekişlerine dönmüş beden kollarımda titremiş, bana biraz daha sokulup belli belirsiz bir tonda mırıldanmıştı. "Seni çok özledim." 

Saatlerdir bu arabanın içinde baş başayken birbirimize aynı şeyi belki de yüzlerce defa söylemiştik ama asla sıkılmıyordum. Kollarımı belinde biraz daha sıkılaştırıp burnumu boynuna dayamış, derin bir nefes aldıktan sonra, "Benim kadar çok olamaz." diye fısıldadım. Sesimi yükseltemiyordum, sürekli fısıltılı bir tondaydı. Belki de yükselirse çoktan ortadan kaybolmuş gözyaşlarının geri geleceğini düşündüğümdendi bilmiyordum ama yükselmiyordu.

Kırık bir gülüşle bana daha sıkı sarıldı. "Tartışmasını yapmayacağım." Sanırım, haklıydı. Eğer bunu tartışmaya girişirsek sonucunda bir kazanan olmayacaktı. Yine de, bir kez daha gülmesi ve tamamen o duygusal havadan sıyrılması için hafif alaylı bir tonda mırıldanmadan edememiştim. "Neden, kazanacağımdan mı korkuyorsun?" 

Yine yumuşak bir kıkırtıyı boynuma doğru bırakıp hafifçe geri çekildiğinde, gözlerine bakmak için kendi gözlerimi aralayıp sırtımı geriye yasladım. Henüz iyileşme safhasına yeni yeni geçen yaramın o kollarımdayken sızlasa bile umurumda olmaması ne kadar normaldi bilmiyordum. Sarılmaktan ve birbirimizi ne kadar özlediğimizi söylemekten başka bir şey konuşmaya fırsat bulamamıştık. Bu yüzden hala kollarını sardığı sırtımda derin bir yara olduğunu bilmiyordu. Bilseydi kesinlikle kucağıma çıkmazdı. Bu yüzden söylememiştim. 

"Taehyung..." Kızarmış mavi gözleriyle gözlerime bakıp burnunu çektiğinde, kucağımda olduğu için benden biraz daha yukarıda olan dudaklarına doğru uzandım. Uzun süre ağladığı için gözyaşlarıyla ıslanan dudaklarını kendi dudaklarım arasına aldığımda, büyük ihtimalle yanan gözlerini sıkıca kapatmış, sırtımdaki elleriyle tenimi hafifçe sıkmıştı. 

Engel olamadığım acı dolu bir inleme alt dudağını emerken aramızda dağıldı. Kendimi çabucak toparlamış olsam ve dikkatini dağıtmak için onu daha sert öpsem de, Jeongguk kaşlarını çatarak geri çekilmiş, ilerlediğimiz için sarsılan at arabasında kucağımda geriye doğru kaymıştı. Mavi gözlerinin şüpheyle yüzümde gezindiğini bildiğim için gözlerimi kapatıp dişlerimi alt dudağıma geçirdim. 

contrarian omega and the prince alpha Where stories live. Discover now