21//Planlar ve Özlem

7.9K 1.1K 438
                                    

  Saat daha on iki buçuk günaydın dememde bir sakınca var mı özledim çünkü günaydın demeyi dlmxkxmd

Neyse kimin umurunda günaydın👋🏻👋🏻

Bu bölümü çok sevemedim, özellikle son kısımlarını, ama arada böyle oluyor o yüzden çok takılmıyorum artık

İyi okumalar dilerim~~~

.............

     Taehyung

     Masanın üstüne çıkıp insanların suratlarına gerçekleri çarptığım günden iki gün sonra, başlattığımız seferberlik çabucak tüm şehre yayılmış, artık gelen insanlar Jimin'in hanına sığmaz olmuştu. Ayrıca orası planları yapabilmemiz içinde pek geniş değildi, bu yüzden ben de buradaki ilk uğradığımız köyde bulunana benzer geniş bir arena alanları olup olmadığını sormuştum. Başlangıçta herkes reddetse de, en sonunda şaşırtıcı bir şekilde gelen omega kadınlardan biri şehirden biraz uzakta geniş bir otlak olduğunu söylemişti. 

Biz de herkese oranın adresini verip sabahın erken saatinde kontrol amaçlı açıklığa doğru yol almaya başlamıştık. Korsanların cephesi son birkaç gündür sessizdi. Yalnızca şehrin sokaklarında dolaşıp insanların bize anlattığı sıradan şeyleri yapmaya devam ediyorlardı. 

Dükkanları basıyor, insanların kazançlarını yağmalıyor ve sokakta gördükleri birisi hoşlarına gitmeyecek en ufak şey yapsa şiddete başvuruyorlardı. Onların yaptıklarını yalnızca dinlesem bile dişlerimi sıkmama ve gözlerimin yanmasına engel olamıyordum. 

Gözlerimin yanması... Evet, son zamanlarda fark etmiştim ki gözlerim çok sık yanıyordu. Başlarda hiç aldırmamış geçici olduğunu düşünmüştüm ama anlaşılan öyle değildi. Elimi gözüme götürüp kaşısam ya da ovalasam bile geçmiyordu ve dışarıda kaldığım sürece hastalık kapmış olma ihtimalimden korkmuyor da değildim. Gerçi, Jeongguk hiç bir sorun varmış gibi davranmamıştı. Gözlerim yine o yanma halindeyken baktığım tek kişi oydu ve anormal tepkiler vermiyordu. 

Kısaca bu olay benim için bir sır perdesinden farksızdı. Yine de şu an bunu düşünebileceğim geniş bir zaman diliminde değildik.

İki yüzden fazla insanın toplandığı geniş açıklıkta, beş alfa ve iki betayı yanıma almışken toprak zeminde oturuyor, önümdeki açık şehir haritasına bakıyordum. Henüz birkaç dakika önce alfaların yardımıyla üç gemiden oluşan korsan filosunun nerede demirlediğini öğrenmiştim. Çoğunluk gemide barınmıyor olsa da, eninde sonunda geri döndükleri yer bu gemilerdi. 

İnsanların söylediklerine göre, yıllar öncesinden beri bildikleri haydutlardan tek farkları bir gemileri olmasıydı. Bir de o gemilerle neler yaptıkları elbette. Gemileri halka güç gösterisi yapmak için tutmuyorlardı. Açık denizlere açılmaktan kaçınıyorlardı fakat gelen ticaret gemilerini batırmakta üstlerine yoktu. 

Geçen yazın ilk birkaç haftası ticaret gemileri aynı sıklıkla gelmeye devam etmiş, ancak yirmiye yakın gemi battığında, diğer krallıklar artık gemilerini buraya yollamaz olmuşlar. O zamandan beri bu şehrin insanları krallık içindeki diğer köylerden gelen ticari mallarla yetinmek zorundaymış. Bu kadar berbat bir durumda olmalarına rağmen ilk başta Jeongguk onlara durumu açıklamaya çalıştığında neden reddetmişlerdi hiç bilmiyordum. Bu gidişata bir dur denmeliydi. 

"Pekala, gemilerinin diğer gemileri batırmak için toplar kullandığını söylediniz. Bu toplar her gemide var mı, yoksa yalnızca bir tanesinde mi?" Parmağımı korsanların gemilerini tuttukları yerin üstüne bastırıp konuştuğumda, hemen yanımda oturan kahverengiye çalan sarı saçlara sahip alfa bağdaş kurduğu pozisyonunda hafifçe öne doğru eğilmiş ve dirseklerini dizlerine yaslamıştı. 

contrarian omega and the prince alpha Where stories live. Discover now