contrarian omega and the prince alpha

4//İşe Yaramaz Alfa Taehyung

Taehyung içten içe çok karmaşık duygular içindeki bir karakter, onu yazarken bir o yana bir bu yana savruluyor düşünceleri ve saçmalıyormuşum gibi bir izlenim oluşuyor ben de lxnxkxndknd

Neyse siz bunu okurken ben de gidip sekizinci bölümü yazacağım.

İyi okumalar dilerim~~

...............

     Silla Krallığı, dört farklı sürünün birleşiminden oluşan küçük bir krallıktı. Ancak yine de güçlüydü. Ordusundaki alfaların gücü ve savaş becerileri sayesinde bölgenin en büyük ikinci krallığı konumunu soylardan beri koruyordu ve son iki nesildir topraklarına yeni yerler ekliyordu. Topraklarının merkezinde, içinde sarayında bulunduğu Kim sürüsü vardı. Kraliyet soyunu yüz yıllardır elinde tutan Kim sürüsü, çevresini saran dört krallığı büyük bir özveriyle yönetirdi. 

Jeon Sürüsü, diğer tüm sürüler arasında en barışçıl olanıydı. Sürü toprakları daha çok ticarete ve tarıma yer verildiği ve savaş yönünden yetersiz kalındığı için diğer sürülere oranla biraz daha küçüktü. Sürü ordusu, savaşlarda genellikle okçu pozisyonunda yer alırdı. Alfaları ne kadar eğitim alırlarsa alsınlar yeteri kadar gelişemezdi, bu yüzden ufak savaşlara çağrılmıyorlardı bile. 

Park Sürüsü ise omegaları ile nam salmış bir sürüydü. Omegaların çoğunlukta olması, sürekli artan nüfus demekti ve sürekli artan nüfusta yüksek nüfuzlu bir orduya çıkıyordu. Kraliyet bir savaşa gidileceği zaman ön saflarda savaşacak yaya askerlerin bir çoğunu Park Sürüsünden getirtirdi. Onlar geçmişten beri en kibar ve eğitime en çok önem veren sürülerdi. Denize olan kıyıları sayesinde yılın tüm günleri başka krallıklardan gelen tüccarlardan yeni şeyler öğrenir, refah sevilerini yükseltirlerdi. 

Jung sürüsünün ise diğer sürülerin aksine denize hiçbir şekilde kıyısı yoktu. Çevrelerini sarmış üç düşman krallığın saldırılarını göğüsleyen yegane sürü onlardı bu yüzden tarım ticaretten çok savaş alanında kendilerini geliştirmişlerdi. Nüfusları az, toprakları ise aksi gibi genişti. Başıboş ormanlar ve sonsuz dağlardan oluşan çorak topraklarında, diğer sürüler tek bir yararlı ot bile bitmediğini söylerlerdi. Bölgeleri genişti çünkü orduları çok güçlüydü ve topraklarında geçmiş suçlular ve haydut çeteleri kol gezerdi. Diğer  sürüler topraklarını alıp haydutları kendilerine çekmek istemiyorlardı. 

İşte ben de tam bu sebepten dolayı buradaydım. Kim sürüsünün Jung sürüsüne bağlanan sınırında, bir grup haydudun ticari kervanlara saldırdığı ihbarı ve annemin Kralımızı ikna ederek beni buraya zorla yollaması; kendimi yanımdaki kraliyet askerleriyle birlikte çalılıklarda saklanırken bulmama sebep olmuştu. 

Aslında, yapacağım çok bir şey yoktu. Planı zaten abim askerlerle çok öncesinden yapmıştı. Ben yalnızca zaten ne yapacaklarını bilen askerlerin başında duracak, birkaç defa kılıç sallayıp onlar haydutları ortadan kaldırırken savaşıyor gibi yapacaktım. Bir grup askerimiz ticari bir kervanın arabalarında gizleniyordu. Haydutlar ortaya çıktığında ilk olarak onlar saldıracak daha sonra ise biz ağaçların arasından çıkarak destek birliği olacaktık. 

Saatlerdir olabildiğince yavaş ilerleyen kervanı gözetliyorduk ancak şimdiye dek pek bir hareketlilik yoktu. Abim saraydan ayrılmamızdan hemen önce beni yanına çağırmış ve bu işi köylerden uzakta çözmem gerektiğini söylemişti. Bu yüzden kervana olabilecek en yavaş şekilde gitmeleri emrini ben vermiştim. Bana yardımcı olması için abimin yanıma verdiği askerin dediğine göre, ava giderken avlanmak ve köylüleri zor durumda bırakmak istemezmişiz. 

Askeri terimlerden ve deyimlerden hiçbir şey anlamıyordum.

Kim sürüsü askerlerinin arasında okçuluk yapmayı öğrenen kimse yoktu. Okçuluk Jeon sürüsünün işi olduğu için bu işin üstesinde kılıçlarımızla gelmek zorundaydık ve beni de en çok bu geriyordu. Kılıç kullanmak konusunda berbattım. Hem de, ciddi manada berbattım. Bir alfa olmama rağmen daha doğru düzgün tutmayı bile beceremiyordum ve bu yüzden saatlerdir kaskatı bir şekilde dikilirken sıkıca kavradığım kabzayı tutan ellerim terden sırılsıklam olmuştu.