49//Kraliçenin Sohbeti

5.8K 1K 498
                                    

Günaydın👋🏻👋🏻👋🏻

Dizilerde ve muhtemelen gerçek hayatta kesinlikle bu şekilde gelişmeyecek bir bölümle geldim rlxmlxmdl neyse umurumda değil çok güldüm çünkü yazarken

İyi okumalar dilerim~~

.................

   Jeongguk

   Saray avlusundan ve Taehyung'un ayrıldıktan sonra ilerlediği yönden epeyce uzakta bulunan, buraya gelirken çoğunlukla gözlerini üstüme dikmiş omegaları gördüğüm koridorlardan geçtikten sonra vardığımız büyük bir odadaydım. Önümde Taehyung'un annesi onunkine fazlasıyla benzeyen iri kahverengi gözlerini bir an bile üzerimden ayırmazken rahat bir tavırla çayını yudumluyordu.

Benim önümde de porselen bir bardak ve dumanı tüten hoş kokulu bir çay vardı ama ben gerginlikten tek yudum bile alamamıştım. Karşımdaki kadının karşı karşıya oturduğumuz andan, Taehyung ile ayrıldığımız ana kadar uzanan sessizliğini hala koruyor olması beni geriyordu. Normalde bu kadar gerilmezdim, kesinlikle yeni tanıştığım birinin karşısında gerginlikten kaslarım ağrımaya başlamazdı ama karşımdaki kadın eşimin annesiydi! Onu da geçin kraliçeydi! 

Beni buraya kadar sürükleyen ve tanımak isteyen kendisiydi fakat tek kelime etmiyordu. Böyle bir durumda benim konuşmam garip kaçacağı için ben de hiçbir şey söylemiyordum ve her şey bu yüzden çıkmaza sürükleniyordu. Taehyung gelip beni buradan alana kadar dut yemiş iki bülbül gibi karşı karşıya öylece oturacaktık anlaşılan.

"Oğlumla nasıl tanıştınız?" Kraliçe, elinde tuttuğu bardaktan son bir yudum alıp bardağı önümüzdeki alçak masaya yerleştirdiğinde, göz göze gelmemek için boş boş etrafta gezdirdiğim gözlerim ona dönmüş, sessizce yutkunmuştum. Sanırım sorguya çekiliyordum. Her şeyi tüm detaylarıyla anlatmalı mıydım emin değildim. Zaten karşısında dünyadaki en garip omega olarak toza bulanmış kıyafetlerimle oturuyordum, bir de ona bütün olayı direkt olarak aktarıp şoka girmesine sebep olmam ne kadar mantıklı olurdu?

Bakışlarımı gözlerinden kaçırıp farkında olmadan dudaklarımı birbirine bastırdığımda, bir kez daha denemişti. "Çekinme lütfen. Her bir detayını merak ediyorum." Oğluyla konuşurken ki kadar olmasa da, ilk tanıştığımızdan daha yumuşak çıkmıştı sesi. Belki de bu yüzden birazcık da olsa gevşemeyi başarmış ve derin bir nefes alarak ellerimi önümde birleştirmiştim. Hafif uzamış tırnaklarımı el ayama bastırırken, çekingen bakışlarımı dikkatle bana bakan kraliçeye çevirmeden konuşmaya başladım. 

"Şey, saraydan kaçtığı gece tanıştık. Ormanda. Onu Prens Ming Yu'dan kurtardım." Bunu kendimi gözünde yükseltmek için söylememiştim. Sadece bütün detayları öğrenmek istediğini söylemişti ve ben de söylüyordum işte! Tam olarak böyle olmuştu. Şu anda tam olarak nerede olduğunu kestiremediğim yayım ve oklarımla kurtarmıştım onu. 

Kraliçenin bir anlığına kaşları çatıldı. Söylediğim şeye sinirlendiğini düşünüp yeniden baştan aşağı gerilsem de, öfkeli bir tonda, "Her şeyin onun başının altından çıktığını biliyordum! Başarısızlığa dayanamayıp sarayı terk etmişmiş, hah! Benim oğlum hayatta öyle bir şey yapmazdı zaten!" diyerek konuştuğunda, fark ettirmeden rahat bir nefes verdim. Pekala, bana kızmamıştı. Artık hayatta olmayan Prense kızıyordu sadece. 

"Onu nasıl kurtardın?" Bir süre kendi kendine söylendikten sonra yeniden sorgulama işine geri döndüğünde, bakışlarım kısa bir an kraliçenin arkasında yan yana ikili sıralar halinde dizilen hizmetçilere döndü. Bilerek mi o donuk ifadeyi yapıyorlardı merak ediyordum. Onların boş bakışlarının varlığı beni daha çok germekten başka bir şeye yaramıyordu. 

contrarian omega and the prince alpha Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin