23//Savaş ve Alınan Zafer

7.5K 1.1K 850
                                    

Günaydın👋🏻👋🏻

Yeniden sabahın erken saatlerinde burada olmak gibisi yok🌅🌅

Aksiyon sahnelerini geciktiriyorum mu demiştim? Bir daha geciktirmeyeceğim. Bu yazdığım en iyi aksiyon dolu bölüm olabilir çünkü slmxkxmdkdn

Ben bu bölümü çok sevdim, umarım sizde çok seversiniz. İyi okumalar dilerim~~

...............

    Taehyung

    Sabahın erken saatlerinde, korsanların üç gemiden oluşan küçük filoları geceleri çekildikleri koydan henüz geri dönmemişken rıhtımın yakınlarındaki ana sokaklardan birinin başındaydık. Yanımızda burada durmaları ve korsanları önlemeleri üzere görevlendirdiğimiz yirmi betadan oluşan bir ekip vardı. 

Şehrin planına göre, rıhtıma açılan beş ana sokak ve ondan fazla da ara sokak vardı. Ana sokaklar geniş olduğu için en çok kişiyi oralara yerleştirmiş ve her bir bölüğün başına da alfalar koymuştum. Bizim bölüğün başı teknik olarak bendim ama benden çok insanları ayarlayan ve son kontrolleri yapan kişi Jeongguk'tu. 

Ben sırtımı duvara yaslamış savaş aletleri satan bir betanın bana verdiği kılıcı evirip çevirerek inceliyorken o duvarların kenarına ve dar geçitlere saklanmaları için betalara öncülük ediyordu. Kendisi bizimle birlikte zeminde durmayacaktı. Bu şehirde ok kullanmayı bilen tek kişi olarak herkes direnişe başladığında destek olma amaçlı çatının üstünden teker teker korsanları indirecekti. 

Neredeyse herkes yerini almışken, sokağın başında beliren Min Jae nefes nefese önümde durup, "Korsanlar geliyor! Gemilerini gördüm!" demişti parmağıyla denizi işaret ederken. Yaslandığım duvardan doğrulup kılıcı sağ elime aldım ve başını okşadım bize fazlasıyla yardımcı olan bu çocuğun. Sonra ise, "Tamamdır küçük adam, diğer sokaklara da haber verdin mi?" diye sordum elimi geriye çekerken. Başını hızlı hızlı salladı. 

"Hepsi hazırlarmış." Son betanın da gizlenmesine yardımcı olduktan sonra koşar adım buraya gelen ve onun küçük versiyonu olan çocuğun başını benim gibi okşayan Jeongguk, konuştuklarımızı duyduğunu belli ederek, "Hadi sen ailenin yanına dön." dedi yumuşacık bir ses tonuyla. Sesinin bu kadar şefkatli bir tek bana karşı çıktığını sanıyordum. Biraz şaşırmış ve biraz da kıskanmıştım açıkçası.

Min Jae, Jeongguk'a karşı gülümsedikten sonra geldiği gibi koşarak şehrin iç kısımlarına doğru ilerleyip gözden kaybolduğunda, arkasından bakmayı bırakarak önümdeki bedene döndüm. Ancak Jeongguk bana değil de elimdeki kılıca bakıyordu. Üstelik kaşları da çatıktı. "Sana bu kılıcı kim verdi? Kullanmayı bilmiyorsun ki!" 

Ben de başımı eğip onun gibi elimdeki kılıca baktım. Aslında haklıydı, kılıç kullanmayı pek bildiğim söylenemezdi. Belki zorla katıldığım eğitimlerden kalma birkaç bir şey olabilirdi. Gerçi, en son sarayda bir eğitime katıldığımda kılıcı yanlış tuttuğum için bileğimi burkmuştum ama olsundu. Bıçak kullanmanın beni geliştirdiğine inanıyordum. 

"Okları aldığımız beta verdi. Hem, o kadar da kötü değilim. Bıçak kullanmaktan pek bir farkı yok." Başını iki yana sallayıp elimdeki kılıca uzandı kendi elleriyle. Biliyordum, benim için endişeleniyordu ama ben de bugün bir şeyler yapmak istiyordum. İnsanları savaşa sürüklemiştim, eğer bugün biri yaralanacaksa o kişi ben olmalıydım. Bu yüzden elimi geriye çekip dokunmasını engelledim. 

"Jeongguk hayır. Öylece oturup bu işin bitmesini beklemeyeceğim. Ben de savaşmak istiyorum." Kaşları biraz daha çatılırken, vanilya feramonları etrafımda hırçınlaştı. Kurdu hakkında çok bir bilgim yoktu ama tam da şu an istediği şey olmadığında ne kadar baskıcı olabileceğini görmüştüm galiba çünkü çok yoğundu kokusu. Daha önce bana karşı böyle bir yaklaşımda bulunmamıştı hiç. 

contrarian omega and the prince alpha Where stories live. Discover now