14//Turnuva ve Omega Savaşçı

9.5K 1.3K 553
                                    

Nasılsınız? Erken geldim😁

Birkaç bölümdür hep iki bin kelimede geziyorduk, bu bölüm 3500 kelime. Hiç bölesim gelmedi çok heyecanlandım çünkü yazarken dlxmkxnrjd

Umarım beğenirsiniz iyi okumalar dilerim~~

..................

     Taehyung

     Duvarlarında onlarca kılıcın, ok ve yayların, küçük hançerlerin ve başka başka savaş aletlerinin olduğu bir dükkandaydık. İçeriye gün ışığının girmesini sağlayan sonuna kadar açık kapının yanındaki silahlarla sarılmamış tek duvara sırtımı yaslamış, ilgimden tamamen uzak olan bu dükkandan çıkmayı bekliyordum. Jeongguk ise satıcı alfa ve tezgahın arkasındaki bir taburede oturan bir başka alfanın önünde, istettiği hançerleri inceliyordu. 

Şu anda elinde tuttuğu kabzası demirden dövülmüş bıçağı bana doğru doğrultup fırlatır gibi yapıp son anda tuttuğunda, panikle hızlanan nefeslerimle olduğum yerde dikleştim. Böylece bıçağı tahta tezgahın üstüne bırakmış ve kısaca gülmüştü. "Merak etme, seni yaralayacak değilim." Kollarımı göğsümde bağlayıp başımı ok ve yayların asılı olduğu duvara doğru çevirdim sitemle. "Gerçekten çok komik, bak kahkaha atıyorum ha ha!" 

Dediklerime omuzları sarsılırken yeniden güldü ve birkaç dakikadan beri teker teker denediği küçük bıçaklardan tahta sapına kırmızı bir şeridin dolanmış olanı satıcının önüne doğru ittirdi. "Bunu istiyorum." Göz göze oldukları alfa başını onaylayarak sallayıp elini uzattığında, Jeongguk beline asılı kesesini açmış ve beş altın parayı yavaşça çıkartmıştı. Paraları adamın eline bırakıp bıçağı kınına yerleştirip bana döndü.

"Umarım bir gün senin için harcadığım paraları bana misliyle ödersin Hyung." Ne dediğini anlamadığım için başımı ona çevirdiğimde, aramızdaki çokta uzun olmayan birkaç adımlık mesafeden bıçağı bana atmış, gözlerim kocaman açılırken öne atılmama sebep olmuştu. Mükemmel zamanlaması ve benim temkinli hareketlerim sayesinde, bıçağı iki elimi uzatarak yatay şekilde tutmayı başardım ancak hala tam olarak anlamamıştım ne demek istediğini. 

"Bana öyle bakmasana, senin için aldım onu. Sonsuza kadar benim bıçağımı kullanamazsın öyle değil mi?" Yanıma gelip iki elimle tuttuğum bıçağı bir elime verip kabzasını kavramamı sağladı. Sonra ise cevap vermeme ya da reddetmeme kalmadan devam etti konuşmaya. "Merak etme, sana nasıl kullanılacağını öğreteceğim. Ama şimdilik yanında taşımaya alışsan iyi olur." Başımı iki yana sallayıp alışık olmadığım bıçağı ona geri vermeye çalıştım ama bu sefer de ellerini kaldırmış ve omuz silkmişti. 

Kahverengi gözlerinde asla geri almayacağını söyleyen bir şeyler vardı ve benim için o kadar para harcaması ne kadar hoşuma gitmese bile pes etmek zorunda kalmıştım. Bazı zamanlarda gerçekten inatçı olabiliyordu. Bunu dün gece fark etmiştim. Akşam yemeğini hazırlama görevini bana verirken de aynı bu şekilde bakıyordu ve ne kadar inat edip ayak diretsem de sonunda yemeği hazırlayan kişi ben olmuştum. 

Bir kısmı yanmış, bir kısmı ise tam pişmemişti. Çok iyi bir öğün sayılmazdı ama belki de sırf beni kırmamak için çok güzel olduğunu söylemişti. Dediğini yapıyordu. Bana hayatta kalmayı öğretiyordu ve anlaşılan kendini doyurabilmekten sonra sırada gelen şey savunmaydı. 

"Jeongguk ben bıçak kullanamam! Bir şeylere zarar vermekten bile haz etmiyorum, bununla tam olarak ne yapmamı istiyorsun?" Kaşları çatılırken öne doğru bir adım atıp arkamızdaki alfaların duyamayacağı kadar alçak bir sesle fısıldadı. Genelde insanlar fısıldadığında sesleri yumuşak çıkardı. Ama onun sesi tıpkı bir saat önce mücevher dükkanının önündeki sesi kadar sertti. O zamanki gibi baştan aşağı titrememe ve dediği şeyi hemen yerine getirmek istememe sebep olmuştu. Üstelik, gözleri de konuştuğunda mavi olmuştu yeniden. 

contrarian omega and the prince alpha Onde histórias criam vida. Descubra agora