44//Lider Hoseok'un Desteği

5.6K 989 238
                                    

Günaydın👋🏻👋🏻👋🏻

Dün gece çok iyi uyuyamadım sanırım, bölümü yazarken gözlerimdeki yanma geçmedi bir türlü. Ama sonuçta yazmayı başardım ve buradayım🙃🙃

İyi okumalar dilerim~~~

...............

   Taehyung

   "Bunun iyi bir fikir olduğundan emin değilim." 

Ellerim belimde, kalın bir ağacın gövdesine bağladığımız atı izlerken, yanımdaki Min-ho'nun mırıldanarak söyledikleriyle başımı ona doğru çevirdim. "Nesi kötü, şu anda en iyi seçeneğimiz bu." Mırıldanarak konuştuktan sonra, derin bir nefes alıp önümdeki ata doğru adımladım. Eyeri çoktan takılmıştı, karnını doyurmuştuk, suyunu içirmiştik. Kısacası tüm bakımları tamamlanmıştı ve gitmeye hazırdı. 

Yapmam gereken tek şey binmeyi başarmak ve kendi başıma sürmekti. "Daha doğru düzgün üstünde durmayı bile yeni öğrendin. Üstelik, bunun üstünden çoktan dört gün geçti bile. Unuttuğuna eminim ama sen sürmeyi bile bilmediğin bir şeyle Jung sürüsü konağına kadar bir günde gidebileceğini mi düşünüyorsun?" Min-ho'nun özünde haklı olan ama şu anda umursamanın yanından bile geçmediğim sözlerini dinliyor gibi yaptım. Bu sırada atın dibine girmiş, birkaç gün önce öğrettiği gibi ayağımı doğru yere yerleştirmiştim. 

Parmaklarımı eyere sararak kendimi yukarı çekmeden önce derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Oluşan anlık karanlıkta, zihnimde beliren tek şey Jeongguk'un ayrılırken bana olan bakışlarıydı. Her şey onu bulmak ve bu krallığı abimin elinden kurtarmak içindi ama bana en büyük motivasyonu, kesinlikle eşimin yokluğu veriyordu.

Onu çok özlemiştim. Gerçekten, çok fazla özlemiştim. Bir önceki gün sırtımdaki derin kılıç yarasına rağmen mağaranın dışına Namjoon ve Seokjin ile çıkarken, yakınlardaki bir köyde yaşayan Lider Chin-ho'nun destekçilerinden birinden dört at ödünç alırken, aklımda dolanan her şeyin ötesinde, Jeongguk'a olan özlemimden başka bir şey yoktu. 

Sırtımdaki yaranın varlığı rahatsız ediciydi. Ani ve esneklik gerektiren her hareketimde canım feci derecede yanıyordu ama ne zaman acıdan ağlayacak gibi olsam, aklıma Jeongguk geliyordu ve ben kendimi devam ederken buluyordum. 

Namjoon ve Seokjin çoktan yola çıkmıştı. Geriye bir tek Min-ho ve ben kalmıştık. Birazdan yollarımızı ayıracak, ters yönlere doğru ilerlemeye başlayacaktık. O kendi sürüsüne dönecekti, ben de Yoongi'nin görevinde bizden daha başarılı olduğunu umut ederek Jung Sürüsünün ana konağına sürecektim. Lider Hoseok'u arkamda durması için ikna etmem gerekiyordu. 

İşte bu yüzden şu anda burada ve bu haldeydim. Yalnızca ayağımı kaldırmama rağmen tüm vücudumun acıdan kasılmasına sebebiyet verirken, sürmeyi doğru düzgün bilmediğim bir ata binmeye hazırlanıyordum. 

"Taehyung! En azından ayrılmadan önce yaranın biraz daha iyileşmesini bekleyebilirdin. Acı çekiyorsun." Bedenimdeki her bir kas acıyla kasılırken kendimi ata binmek üzere yukarıya doğru çektim. Yüz ifademden ne hissettiğim açık bir şekilde anlaşılıyordu. Bu yüzden atın yelesine parmaklarımla sıkıca tutunurken Min-ho endişeyle kendi atının yularını tutarak yanıma adımlamıştı. 

Derin derin nefesler alarak acının az da olsa azalmasını umut ettim. Bu sırada başımı benden aşağıda duran bedene doğru eğmiş, alnımda hissettiğim boncuk boncuk terlere rağmen, "Ben iyiyim." diye kısık ve acı dolu bir sesle mırıldandım. Başını iki yana sallayarak reddetti ve boştaki elinin parmağıyla yüzümü işaret etti. "Hayır değilsin. Eğer biraz daha kendini zorlarsan planladığın hiçbir şeyi yapamadan kan kaybından öleceksin. Yaranın kanadığına eminim." 

contrarian omega and the prince alpha Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin