28//Jeongguk İçin İşlenmiş Gibi Duran Küpeler

7.8K 1.1K 572
                                    

Günaydın👋🏻👋🏻

Aslında bu bölümde kiss yapacaklardı ama bölüm çok uzadı ve ben de sonraki bölüme attım üzgünüm😣

İyi okumalar dilerim~~~

................

    Taehyung

    "Taehyung! Bu ekmeğin tadı çok güzel! Denemek ister misin?"

Bir hafta önce birlikte geçirdiğimiz dolunaydan beri bana sonuna başka şeyler eklemeden direkt olarak ilk ismimle seslenen Jeongguk'un sesini duyduğumda, önümdeki tezgahta gezinen umutsuz bakışlarım birkaç metre yanımdaki bedenine çevrilmişti. 

Çıplak elleriyle tuttuğu, üstünden dumanlar çıkan küçük bir ekmeği bana doğru gösteriyordu. Gösterdiği ekmek Park Sürüsüne ait özel bir ekmek çeşidiydi. En çok dikkat çeken yönü, rahatsız etmeyecek bir tatlılığa sahip olmasıydı ve bazen sarayda da yapılırdı. Tadından kendimce pek hoşnut olmasam da, sırf Jeongguk'un hatırına bir ısırık alabilirdim. 

Bu düşünceyle, önümdeki mücevher tezgahının başında duran kadın betaya ufak bir gülümseme verip yanına doğru adımlamaya başladım. Bu sırada o da bir başka ısırığı ekmeğinden almış, keyifle gözlerini yumarken gülümsemişti. Başımı hafifçe omzuma eğip, tatlı gülümsemesinin zihnimde neler uyandırdığına dair birkaç tahminde bulunmaya çalıştım. 

Fakat, çağrıştırdığı şeyleri dile dökecek, onu da geçin, düşüncelerimde toparlayacak kelimeleri bile bulmayı beceremiyordum. 

Lokmasını yuttuktan sonra gözlerini yeniden açtığında, hemen önünde, yüz yüze geleceğimiz kadar başımı eğmiş bir haldeydim. Bu kadar yakında olacağımı beklemiyor olmalı ki, gözlerimi gördüğü anda irkilmiş ve dudaklarında kalan kırıntıları diliyle temizlerken bakışlarını kaçırmıştı. Bu hallerini çok seviyordum. Hatta, bu hallerine bayılıyordum. 

Ona yaklaşan ben olduğum için bir süre geri çekilip utanacaktı ama daha sonra, benden bile daha çok yaklaşacaktı. Onun hakkında kimsenin bilemeyeceği şeyleri bilmek beni tatmin ediyordu. Bir başkasına aynı tepkileri verdiğini görmek ise kahrederdi. Üstelik, son zamanlarda kafamda dönen tüm o fikirlerden sonra,  kesinlikle kahrolurdum. 

"Tatlı ekmek ister misin? Kaç haftadır buradayız ama ben ilk defa deniyorum!" Aramızda göğüs hizamıza kadar kaldırdığı ekmeği dudaklarıma doğru tuttuğunda, yüzünü ve parıldayan kahverengi gözlerini izlerken başımı iki yana salladım. Bu kadar çok sevdiyse, benim gibi çokta sevmeyen birine teslim etmemeliydi ekmeğini. 

"Sen ye. Ben daha önce denedim, çok sevdiğim söylenemez." Yalnızca bir anlığına, elindeki ekmeğe ve ardından da gözlerime baktı. Sonra ise omuz silkip kocaman bir ısırık daha almak için ekmeği ağzına götürmeden önce, "Tanrım, ağzının tadı hiç yok. Neyse, işime gelir." diye mırıldandı. 

Başımı biraz geriye atıp bu tavrına gülmeden edemedim. Boynunda mühür olmadığı ve bu kadar yakın davrandığımız için ekmek tezgahının başındaki orta yaşlı omega dakikalardır bize bakıyordu ama çokta umurumda değildi açıkçası. Jeongguk bir adım geriye çekilip sonraki hedefini belirlemeye çalışırken kolumu beline doğru uzatmam ve onu göğsüme çekmem de bunun kanıtıydı. 

Dolunaydan sonra aramızda öyle çok belirgin bir değişiklik olduğunu söyleyemezdim. Bence en şaşırtıcı şey, artık gözlerimin kırmızı olduğu zamanları anlayabilmem ve takip edebilmemdi. İlk birkaç gün ne zaman gözlerim yansa onları kocaman açmış ve yüzüme bakabileceğim bir su birikintisi aramıştım. Gerçi, bunu hala bazen yapıyordum. 

contrarian omega and the prince alpha Where stories live. Discover now