20//Büyüleyici Adam Kim Taehyung

7.9K 1.2K 509
                                    

İyi öğlenler👋🏻👋🏻

Yılın ilk gününde oturup bölüm yazmak gibisi yok...

Yalnızca, bu bölüme yorum yapabilir misiniz diyecektim. Şimdilerde çok takıldığım bir şey değil ama önceki bölümün yorumları çok aşağıda kaldı ve ben bu bölüm için düşüncelerinizi merak ediyorum😔

İyi okumalar dilerim~~~

.....................

    Jeongguk

    Jimin'in hanı büyük ihtimalle şehirdeki en büyük hanlardan bir tanesiydi. Çarşıya indiğimiz gün dışarıya çıkmak için koridorlarda gezerken, giriş katında, çıkışa açılan kapının hemen önünde geniş bir alanın olduğunu görmüştük. Etrafında pek çok insanın toplanabileceği uzun masalar ve oturaklar vardı. Biraz karanlık ve loş bir havaya sahip olsa da, içip eğlenmek için yeterince iyiydi. 

Şimdi orası ağzına kadar fısıltıyla konuşan betalarla kaynıyordu.

Hanın odalara açılan koridorunun önünde şaşkınlıkla içeriye doluşan betalara bakmakla meşguldüm. Yanımda sırtını duvara yaslamışken oflayıp puflayan ve günlük kazancını mahvettiğimizi mırıldanana Jimin ve onun aksine sessizce içeriyi süzen Taehyung Hyung vardı. 

Aslında, önceki gün o dükkanda onlarla konuşurken bir isyanın başını çekmeyi arzulamamıştım. Yalnızca belki akıllarını başına getirebilirim diye düşünmüştüm. Biraz konuşur, kalplerindeki korkuya cesareti aşılar sonrasında da ortadan kaybolurdum. Aklımdan geçen şey buydu ama Taehyung Hyung öne atılıp onları buraya çağırdığında ikimizin farkı düşündüğünü fark etmiştim. 

Aklından neler geçtiğini anlamıyordum ve bu beni yalan yok biraz korkutuyordu. Normalde olduğu gibi bakmıyordu içerideki insan topluluğuna. Daha çok düşünceli gibiydi ve tek kelime konuşmamıştı sabahtan beri. Neredeyse iki haftadır birlikteydik ama bu onu düşünceli gördüğüm ilk seferdi. Endişelenmeden edemiyordum. 

Gözlerimi hafif çatılmış kaşlarından ve kasılmış yüzünden yeniden içeriye çevireceğim sırada, bakışlarını bana çevirmiş, yanıma doğru bir adım atıp elini omzuma doğru uzatmıştı. Dik omuzlarım, kıyafetimin üstünden hissettiğim parmaklarımla sanki hep yaptığı bir şeymiş gibi yavaşça çöktü. Ona nasıl bakıyordum emin değildim ama eliyle omzumu hafifçe okşamıştı gülümseyerek.

"Jeongguk, öyle bakma bana. Onlara yardım etmek istiyorum." Kısa bir iç çekip içine çekildiğim kahverengi gözlerinden çektim bakışlarımı. Bunu biliyordum. Ben yalnızca zor durumdaki insanlara yardım etmek istediğim için onlarla konuşmuştum ama o halkına yardım etmek istiyordu. Benden çok daha derin hisler besliyor olsa gerekti. "Biliyorum, sadece endişeliyim. Nasıl yapacağız ki?" 

Bedeni bana doğru bir adım daha atıp dibime girdi ve yere eğik olan başıma doğru eğdi bedenini. Sonra ise endişeyi bir kenara bırakıp kalbimi heyecanla attıracak o hareketi yaptı. Burnunu saçlarıma yaslayıp koklayarak öptü. Dudaklarını saçlarımda hissettiğim anda nefesim kesilirken, aniden yaptığım bu hareket yüzünden dudaklarımdan yanlışlıkla bir hıçkırık kaçmış ve o geri çekilmeye tenezzül etmezken bu sefer gülmüştü kısık sesle. 

Onu öpmeye kalkıştığım geceden beri iki gün geçmişti. İki gün önce onu öpmeye kalkışmış ve deli gibi pişman olup utanmıştım ama aynısı onun için geçerli değildi. İki gündür yaklaşmakta zerre tereddüt etmiyordu. Önceden yaklaşan çoğunlukla ben oluyordum ve kısacık anlar paylaştıktan sonra çabucak geri çekiliyordum fakat şimdi böyle olmuyordu. 

Kendi ailemde nadiren gördüğüm babamın anneme yaklaştığı gibi yaklaşıyordu bana. Kollarını ya belime ya da sırtıma sarıyor, beni göğsüne çekiyor, gergin olduğum anlarda sanki hissediyormuş gibi ya yanaklarıma ya da saçlarıma ufak buseler konduruyordu. Nefesimi kesiyordu hareketleriyle. 

contrarian omega and the prince alpha Where stories live. Discover now