32//Kaçırılma ve Min Sürüsü Lideri Min Yoongi

7.5K 1.1K 618
                                    

Tünaydın👋🏻👋🏻

Çok sohbet odaklı bir bölüm oldu👉🏻👈🏻 Bir sonraki bölümde biraz daha sohbet odaklı. Sonra yeniden💏

İyi okumalar dilerim~~

..................

    Taehyung

    Kollarımı Jeongguk'un beline sıkı sıkı sardığım ve vanilya kokusunun dört bir yanımı kuşattığı güzel bir geceden sonra, gözlerimi açtığımda onu yine kollarımda bulacağımı düşünüyordum. Belki kuşların cıvıltıları etrafımızda dört dönerken yine onu izlemeye başlardım ve onu uyandıran kişi yeniden bizzat ben olurdum. 

Dudaklarım tenine dokunmak, imzamı işlemek için her daim karıncalanır bir haldeydi. Geleneklerimizin neden mühürlenmeden önce çiftlerin çok yakınlaşmasına karşı çıktıklarını anlamaya başlıyordum. Onu bir kere öptükten, dudaklarının tadına baktıktan sonra kendimi nasıl durdurabilirdim ki? 

Mühürlü olmamıza rağmen bu hayat boyunca yanımda olmasına muhtaç olduğum tek kişi oymuş gibi hissediyordum. Ona onu sevdiğimi söylerken anlık bir tereddüt bile hissetmemiştim. Yalnızca, ikimizin de bildiği bir gerçeği dudaklarımdan kaçırmıştım. Hoşuna da gitmişti üstelik. Ona söylediklerimde ciddiydim, iltifatlarıma alışana kadar her gün ona ne kadar güzel olduğunu, onu ne kadar çok sevdiğimi söylemeye devam edecektim. 

Eğer sabah başı yine göğsümdeyken uyansaydım, onu öperken günün ilk itirafını dudaklarına ilmek ilmek işleyebilirdim ancak dediğim gibi, yanındayken uyanmamıştım.

Aslında, beni uyandıran şey güneşin ışıkları bile değildi. Bileklerimde bir aşınma ve rahatsızlık hissi sarmıştı her bir yanımı. Kollarım resmen uyuşmuştu ve ağrıyordu. Kendime çektiğim dizlerimi yerimde doğrulmaya çalışırken dayanak olarak kullandım ve neden bu kadar sıcak ve boğuluyormuş gibi hissettiğimi anlamaya çalıştım. 

Yeni uyandığım için zihnim ayılana kadar açmaya fırsat bulamadığım gözlerimi kırpıştırarak araladığımda ise hayatımdaki en ilginç güne uyandığımı anlamıştım. Henüz görüşünü tam sağlayamadığım gözlerim ilk olarak gayrı ihtiyari bir tavırla içinde bulunduğum yerde gezindi ve gördüğüm her detayda biraz daha kendime gelmeye başladığımı hissettim.

Artık neden terlediğimi ve boğuluyormuş gibi hissettiğimi biliyordum. Hayatım boyunca saraydan ayrılana kadar geniş odalarda, saraydan ayrıldıktan sonra da sonsuz gökyüzü görüş açımdayken uykuya dalmaya ve uyanmaya alışmıştım, elbette daracık bir mağara odacığı garip hissetmeme sebep olacaktı. 

İçinde bulunduğum ayağa kalkabilirsem başımın tavana değebileceğini düşündüğüm küçük ve basık odacıkta yanan bulunduğum yerden uzak üç meşale, içeriyi daha da sıcak yapıyordu yalnızca. Gözümü aldığı için odanın darlığından sonra fark ettiğim ilk şeyler onlar olmuşlardı. 

Nerede olduğumu fark ettikten sonra ise bir anda aydınlanan zihnimde tek bir soru belirmişti ve ben korkuyla yerimde dikleşmiş, arkamda bağlı olduklarını fark ettiğim ellerimi çekiştirmiştim umutsuz bir çabayla. Gözlerim hafif bulanık görmeme rağmen tüm odacıkta gezindi ve kenarda, büyük bir kaya parçasına yaslanmış, tıpkı benim gibi elleri bağlı bedeni fark ettiğinde bedenim rahatlamayla gevşedi.

Pekala, ellerimi kullanamıyordum. Sanırım daha çok benim dikkatsizliğim yüzünden kaçırılmıştık ve küçük bir mağaranın içinde yapayalnızdık ancak yine de birlikteydik. Eğer Jeongguk burada olmasaydı vereceğim tepkiyi tahmin bile edemiyordum çünkü yalnızca birkaç saniye süren gözlerimle onu arama sürecinde bile içimde büyük bir öfke oluşmuş, bağlı ellerimi sonunun ne olacağını düşünmeden sinirle çekiştirmiştim. 

contrarian omega and the prince alpha Where stories live. Discover now