1.BÖLÜM : "İkiz"

41.1K 1.5K 201
                                    

_

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

_

Cüzdanımdan çıkarttığım parayı sürücü koltuğunda oturan orta yaşlı adama verdim. Para üstünü almak için beklerken pencereden önümdeki tel örgüleri izliyordum.

Daha bu sabah İzmir'den uçakla Ankara'ya gelmiş, hiç dinlenmeden kendimi, işlerimi halletmek için dışarı atmıştım. Dünün yorgunluğu hala üzerimdeyken bir de üstüne gece uyumamış olmam beni bugün birhayli zorlayacağa benziyordu.

Taksiciden para üstünü aldıktan sonra arabadan indim ve tel örgülerin başlangıç noktasında bulunan kulübeye doğru yürümeye başladım. Buraya nizamiye diyorlardı.

Topuklu ayakkabılarımın zeminde bıraktığı tok ses giderek hızlanırken nizamiyedeki nöbetçi askerin gözleri beni buldu. Ona doğru ilerlediğimi anladığında ise artık tamamen takipteydim.

Nizamiyenin önüne gelip askerle iletişime geçebileceğim küçük camekana doğru eğildim ve yüzümü görmesini sağladım. Buraya yaklaşan herkese şüpheyle baktıklarını biliyordum.

Şubat ayının yorgun rüzgarı saçlarımın yüzümü yalamasına neden olduğunda kıvırcık saçlarımı bilgisayar çantamın olmadığı elimle kulağımın arkasına doğru ittim. Bunun, saçlarımı hizaya sokmayacağını biliyordum, hiçbir zaman onlarla baş edememiştim ama bu benim pes etmem için geçerli bir sebep değildi.

Saçlarım da en az benim kadar asiydi.

Nizamiyenin içindeki askerle göz göze gelmemizi sağlandıktan sonra soğuk olduğu için kapattığı camı aralayıp aramızdaki engeli kaldırdı.

Henüz yirmili yaşlarında olan asker, yüzüme dikkatli bir şekilde bakıp "Yardımcı olabilir miyim?" diye sordu. Gözlerinde herhangi bir tehlike olup olmadığını sorgulayan bir şüphe vardı.

Rüzgar bir kere daha saçlarımı dağıttığında boşta olan elimi tekrar saçlarımı yüzümden uzakta tutmak için kullandım. Diğer elimdeki bilgisayar çantası ise giderek ağırlaşmaya başlamıştı. Buraya gelmeden önce valizimi otele bıraktığım için ne kadar şanslı olduğumu düşündüm.

Saçlarımın izin verdiği ölçüde genç askerle göz teması kurup "Murat Kılıç'a geldim." dedim.

Asker bir kere daha gözlerini üstümde boylu boyunca gezdirdikten sonra "Kimliğinizi alabilir miyim?" diye sordu.

Elimdeki bilgisayar çantasından cüzdanımı tekrar çıkartıp kimliğimi aldım ve askere doğru uzattım. Kimliğimi dikkatli bir şekilde inceleyen asker masanın üstündeki telsizi eline alıp yanındaki düğmeye bastıktan sonra gelen cızırtıyı birkaç saniye dinledi.

Konuşacağını anladığımda elimle durması için birkaç hareket yaptım. Telsizin düğmesinden parmağını çektikten sonra çatılı kaşlarıyla yüzüme bakmaya başladı. Gözleri yine bir tehlike arıyordu.

Pİ (Aşkı 3 alınız!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin