6.BÖLÜM : "Çiçek"

24K 1K 80
                                    

İnsanın kendisiyle verdiği savaşın ne ölçüde yıkıcı olduğunu çok iyi biliyordum. Zihnim daha önce sayısız kez cenk meydanına dönmüştü. İnsan kendi kendisine kılıç kuşanacak noktaya geldiği zaman geri dönüşü olmazdı. Bu savaşın kazananı olmayacağına adım gibi emindim ancak bunu engellemek için hiçbir şey yapmadım.

Gücümü ölçmek için savaşı çağırıyordum.

Gecenin karanlığında yüzümü, önünden geçtiğimiz bir sokak lambası aydınlattı. Kerem, her ne kadar beni askeriyeye bırakmak için kendini öne atmış olsa da olaya dahil olmak için bu hamleyi yaptığının farkındaydım. Direksiyona uzanan ellerinde damarlar belirgindi. Çatık kaşlarıyla geceyi selamladığını hissettim.

Yalnızlık beni korkutmak şöyle dursun, ayakta tutan tek gerçek oldu. Yalnız savaşmaya alışıktım ama bundan da önemlisi yalnızken daha güçlü olduğumun farkındaydım. Kendime hiçbir zaman yol arkadaşı aramadım. Onu, bu olaya dahil etmeyecektim.

Yan şeritten geçen arabanın farları yüzümüzü aydınlattı. Dışardan kendimi izlemeyi çok isterdim. Yıllar önce ki halimin aksine şu an yüzümde yer alan gücü görmek isterdim. Kendimden korktuğum zamanlar oldu. Kendimi dinlemediğim zamanlar ya da kendimi çok fazla dinlediğim zamanlar... Hangi durumun daha tehlikeli olduğunun hala kararını verebilmiş değildim ama artık içimdeki duyguların beni değil, karşımdaki insanları korkutması gerektiğini öğrenmiştim.

İşte bu, değişimin başlangıcı oldu.

Kerem sessizliğin, kelimelerden çok daha fazla şey anlatabildiğini bilen bir adamdı. Timde, soğukkanlı ve sessiz halleriyle tanınıyorken benim yanımdaki sessizliğinin o hallerine benzeyip benzemediğini merak ettim. Direksiyonu saran elleri hala gergindi. Aklında milyonlarca soru işareti olduğunu biliyordum ama bazı soruların cevapsız kalması onlar için daha iyi olacaktı.

Gözlerim camdan geceyi seyretti. Kış yavaş yavaş Ankara'yı terk ediyor olmalıydı. İzmir'de büyüyen bir insanın aksine yaz aylarından hiçbir zaman hoşlanmadım. Murat hep "Kendin gibi soğuk havaları seviyorsun." derdi. Soğuk insanların samimi insanlar olduğuna inanırdım.

Kerem direksiyonu askeriyenin kapısına doğru çevirip arabayı durdurdu. Kontağı kapatmamıştı. Nizamiyedeki nöbetçi asker kimlik kontrolümüzü yaptıktan sonra askeriyeye girdik. Arabayı gelişi güzel park etmesi bile gerginliğinin ölçüsünü gösterirken bana, soğukkanlı diye bahsedilen adamın bu olamayacağına emindim. Onu çok iyi tanıdığımı söylemezdim ama bu gece başkaydı.

Ana binaya girdikten sonra albayın yanına gitmek üzere harekat odasına doğru yöneldim. Kerem'in beni takip ettiğini hissettiğimde olduğum yerde durup ona döndüm. Bu işe onları bulaştırmayacaktım.

"Beni bıraktığın için teşekkür ederim ama bundan sonrasını yalnız halledeceğim."

Konuşmadı. Hatta, hatrı sayılır bir süre bile bakmadı yüzüme. Yanımdan geçtikten sonra harekat odasına giden merdivenlerden inmeye başladı. O uzun koridora girdiğimizde artık bizi kimsenin duyamayacağına emindim. Karşımdaki kapıda, kırmızı ışıkla yanıp sönen "GİZLİ" yazısını gördüğümde "Üsteğmenim!" diye bağırdım.

Kerem durdu ama arkasına dönmedi. Onun önüne geçip yüzüme bakmasını sağladım.

"Bundan sonrasını yalnız halledeceğim, demiştim."

Kendime, sadece ben yardım edebilirdim. Kerem, bunu henüz bilmiyordu ama öğrenecekti.

"Yalnız halledemezsin, dediğimi hatırlamıyorum."

Arabadaki halinin aksine daha sakindi. O kapının arkasında ne duyarsa duysun kabulleneceğini hissettim. Gözlerinde savaş kıvılcımları vardı ama yenileceğinin farkında değildi. Bu sefer olmayacaktı.

Pİ (Aşkı 3 alınız!)Where stories live. Discover now