20.BÖLÜM : "Vedaların Acı Kokusu"

16K 798 121
                                    

_

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

_

Vedaların kokusunu biliyorum. Onların acımasız yanıyla defalarca karşılaştım ve doğrusunu söylemek gerekirse de buna alıştım.

Alışmamaya alışmak...

İnsan bir noktadan sonra kendi umutlarını törpülemeyi öğreniyor. Ben umutlarımı törpülemeye, alışma özelliğimi bırakarak başladım. Hayatımdaki hiçbir şey kalıcı değildi ve ondan da öte, ben kalıcı olmayacaktım.

Aslında derin ve acımasız bir kabullenişti bu. Sessiz ve içtendi. Can acıtan bir yanı vardı ama sonrasında canımın yanmasındansa en başından önlem almayı severdim. Ve şimdi, belki de hayatımın en kritik dönemecinde, en alışmamam gereken yere alışmanın yorgunluğunu taşımak zorundaydım.

Ankara'ya gelirken bu seyahatin uzun vadeli olmayacağını biliyordum, en fazla altı ay sürecekti. O kadar bile olmadan, henüz dördüncü ayımda burada olan bütün işim bitmişti. Geri dönmem gerektiğini biliyordum ama aynı zamanda da beni göndermemek için türlü yollara başvuran bir timim vardı.

Babamın mesleği, çocukluğumu türlü şehirlere taşımıştı. Umut hariç, hiç yıllarca süren arkadaşlıklarım, tutkuyla yaşadığım aşklarım ya da kendimi ait hissettiğim bir evim olmadı. Yirmi altı yıllık hayatımı yarım kalmışlıklar dolduruyordu. Üstelik yıllar sonra aynı mesleği benim de seçmiş olmam hayatın bana bir ironisi olmalıydı.

Gittiğim her yeni şehir bana yeni bir giriş kapısı ve bir de çıkış kapısı sunuyordu. Önümüzde evden eve nakliyat kamyonuyla yeni şehrimize seyahat ederken biliyordum orada da kalıcı olmayacağımızı. Başlarda her ayrıldığım şehrin bana ne kadar acı verdiğini fark ettim. Bu farkındalık daha küçük yaşlarımda duvarlarımı sağlamlaştırmama neden olmuştu. Her gittiğim şehirden bir gün ayrılacağımı, alıştığım her şeyden bir gün kopacağımı biliyordum.

Alışmamayı seçtim.

Bu, veda ederken yaşayacağım üzüntüyü en aza indiriyor ama aynı zamanda da alışmamaya çalıştığım süre boyunca da daha değişik acılar sunuyordu. Ben yine de her seferinde acıyı hep önden çekmeyi tercih ediyordum. Hayata karşı bir koruma mekanızmamdı.

Şimdi, yıllar önce alışmamak için çaba sarf edip daha sonra terk ettiğim bu şehirde en çok alışmamam gereken şeye alışmıştım. Hayat sanki benimle dalga geçiyor, alışmayı reddettiğim her şeyin acısını çıkartmak için bugünü bekliyordu.

Karargahtaki ana binanın yanında oturduğum bankı bile çok özleyeceğimin farkındaydım. O yüzden şimdi otururken başlamıştım onunla vedalaşmaya. Önümde dumanı tüten kahvenin bu masada duruşunu bile özleyebilirdim mesela. İnsan bir şehri, içindeki insanlara olan sevgisiyle doğru orantılı olarak seviyordu. Ankara'da yıllar önce içtiğim kahvelerin tadıyla şimdi içtiklerimin tadı bile başkaydı.

"Komutanım." diyen bir ses duyana kadar Batu'nun yanıma gelmiş ve banka oturmuş olduğunu bile fark etmedim. Sanırım şu bankla vedaşma işini biraz fazla abartmış olmalıydım.

Pİ (Aşkı 3 alınız!)Where stories live. Discover now