3.BÖLÜM : "Tecrübe" / 2.Kısım

23.6K 1.2K 81
                                    

Murat'ın bana bakarak verdiği haber gerilmeme sebep oldu. Emrivakilerden hoşlanmazdım ve şu an benimle birlikte Kerem'e de emrivaki yapıyordu. Adam sabahtan beri benden nefret edermiş gibi davranırken Murat, beni onunla eve göndermek niyetindeydi.

"Kerem üsteğmene emrivaki yapmasak mı ikiz?"

Kerem elini sakallarına atıp yüzünü kaşımaya başladı. Her sabah oldukları sakal tıraşı onları sakallı görme imkanını bize vermezken Kerem'in sakallı halini hayal etmeden duramadım.

"Saçmalama Mine. Gel hadi."

Kerem'in sesi onun zihnimdeki hayalini kırıp cam parçaları gibi dağıttı. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip ona teşekkür etme niyetindeydim ancak o yüzüme bakma zahmetini bile göstermedi.

Beni buna zorladığı için Murat'ı öldürme planları yapmaya başlamıştım ama aklıma doğacak yeğenim gelince bu planların suya düşmesi çok zaman almadı.

Otoparka ulaşıp Kerem'in bindiği arabaya odaklandım. Hemen arkasından otoparka girmeme rağmen arabaya binmeye zorlanıyordum. Kerem emniyet kemerini de bağladıktan sonra arabayı çalıştırdı ve otoparkın karanlığını arabanın farları kesti. Gözleri beni bulduğunda neden hala orada beklediğimi sorgular gibiydi.

Elini camın kenarındaki düğmeye attığını gördüğümde camının açılması da bir oldu. Açılan camdan başını uzattıktan sonra birkaç saniye beni izledi.

"Binmeyi düşünüyor musunuz teğmenim?"

Sanki emir almış gibi boş bulunup başımla asker selamı verince Kerem'in sabahtan beri ilk defa güldüğüne şahit oldum. Kahkahası kapanan camdan çıkabildiği ölçüde otoparka yayıldı. Arabaya yaklaşıp sürücü koltuğuna yerleşmem ise birkaç büyük adımımı almıştı.

Zaten çalıştırmış olduğu arabayı ben bindikten sonra zaman kaybetmeden hareket ettirdi. Benden çabucak kurtulmak istiyor olmalıydı. Askeriyeyle lojmanın arası çok uzak olmadığı için sevinmeliydim.

"Neden mesleğini sakladın?"

Sorusu, gözlerimi camdan ayırıp ona bakmamı sağladı. Kar atıştırmaya başlamıştı.

"Saklamadım. Sadece kesinleşene kadar söyleme gereği duymadım ve dün kesinleşti."

Başını aşağı eğip beni onayladı ama hareketleri sanki onaylamak istemiyor gibiydi.

"Bu görevin ne ölçüde tehlikeli olduğunun farkında mısın?"

"Ne zamandan beri tehlikeli olduğu için görevden kaçıyoruz komutanım?"

Bu soruma cevap vermek yerine arabayı sessliğe gömdü. Asıl söylemek istediğini söyleyemiyor gibiydi ama onun yerine söyleyeceği çokça kelime olmalıydı.

"İki senedir bu görev için uğraşıyoruz biz. İlmek ilmek işledik ve artık son noktadayız. Çok fazla tecrübeli olduğunu düşünmüyorum. Halledebileceğinden şüpheliyim teğmenim, kişisel algılama."

Sabahtan beri yaptığı imalardan zaten bunları düşündüğünü anlamıştım ancak şu an bunu dillendiriyor oluşu ağırıma gitmişti. O nasıl vatanı için kanını son damlasına kadar dökebilirse ben de aynı şeyi yapmak için buradaydım. Bundan şüphe duyması sinirlenmeme neden oluyordu.

"Tecrübe diye bahsettiğiniz şey yaşınızsa eğer dört yıl önce doğup sizinle aynı yaşta olmadığım için özür dileyemeyeceğim. Çünkü benim bildiğim 'her Türk asker doğar' ve benim yirmi altı yıllık tecrübem var."

Yüzünde, yemin törenimde babamın yüzünde oluşan gurur ifadesini gördüm. Çok kısa sürmüştü ama bunu kaçırmadığım için oldukça şanslıydım. Bu ifade yerini küçük bir tebessüme bıraktıktan sonra lojmanın kapısından girerken "Sen kesinlikle Murat'ın kardeşisin." diye mırıldandı.

Pİ (Aşkı 3 alınız!)Where stories live. Discover now