16.BÖLÜM : "Ölüme Sergilenen Oyun" / 1.Kısım

14.9K 853 80
                                    

_

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

_

19 yaşında, o yaşta ne kadar olunabilirse o kadar yorgundum, umutsuzdum. Hislerim koca bir karanlıkta kaybolmuş, öfke ya da kırgınlık bile hissedemiyordum. Dünyadaki yerim yok olmuştu. Ne için yaşadığımı, neyin bedelini ödemem gerektiğini bilmiyordum. Nereden estiğini bilmediğim bir rüzgara kapılmıştım. Başlarda kontrol elimde sandım ama sonra rüzgar koca bir kasırgaya döndüğünde anladım.

Yolun sonundaydım.

Hiç kimseden bir beklentim kalmadığı gibi kendimden de hiçbir şey beklemiyordum. Büyük bir kaybın eşiğinde, tek görevi beni yok etmek olan keskin ve gürültülü bir zihne sahiptim. Herkesin ve her şeyin aksine beni en çok onun öldürüşünü izledim. Bu, vücudumu saran korkunç bir ıstıraptan ibaretti.

Bazı zamanlar kıyıda köşede bulduğum bir cam parçasını yüzüme tutup kendime bakıyordum. Yüzümü incelemekten çok kendi cenaze törenimi izliyormuşum gibi hissettiriyordu. Bana tarifi imkansız bir acı veriyordu. Başkalarının canımı acıtmasını beklemektense kendi kendime bunu yapmanın daha iyi hissettirdiğini fark ettiğim gün büyüdüm.

Uzun toplantı masasında otururken, bu adamların aksine, Defne'nin ne yaşadığını ya da ne yaşayabileceğini biliyordum. Muhtemelen yirmi beş yaşında, hayal ettiklerinden çok hayatın onu zorladığı kişi olduğu için her gününü acı içinde geçiriyordu. Ölmek için yaşıyor olmalıydı. Elinde şansı olsa ölümün ona gelmesini beklemezdi.

Elimde şansım olsaydı ben de beklemezdim.

Onun kaybolan hislerinin aksine, onu hissedebildiğim için elimde tuttuğum telefondan ve yapacaklarımdan asla pişman olmayacaktım. Bu bana, neden bu mesleği seçtiğimi hatırlatacaktı.

Bir noktadan sonra kurtulmaktan çok kurtarmak için yaşamak istediğimi fark etmiştim. Sonrasında ilerleyeceğim yol çok belliydi.

Masada kimseden onay gelmediği gibi aksine bir fikir öne süren de olmamıştı. Son arayan numaraya dokundum. Telefonu yavaşça kulağıma götürürken elimden alınmasıyla telefonu tutan kişiye baktım.

Serhat yüzbaşı elinde tuttuğu telefondaki aramayı sonlandırıp "Bekle." derken kararsız gözleriyle bana bakıyordu. "Madem bunu yapmaya kararlısın, seni orada bırakmayacak bir yol bulacağız."

Şu aşamada başka şansımızın olmadığını onlarda biliyorlardı ve beni durduramayacaklarını iliklerine kadar hissetmiş olmalılardı.

Murat, Serhat yüzbaşıya döndüğünde "Ne yani komutanım, izin mi vereceğiz?" diye sordu. Kızgın, bir o kadar da endişeliydi. Onu ikna etmek herkesten daha zor olacaktı.

Serhat yüzbaşı Murat'a cevap vermeden albaya döndü. Ne diyebilirdi ki zaten?

"Onu tuzağa çekelim komutanım."

Albay, gözleri üzerimde dolaşırken "Nasıl olacak o?" diye sordu.

"Mine'yi Defne'yle birlikte bize getirmesini sağlamamız gerekecek." derken sesindeki sıkıntı odaya dağıldı. Bir süre düşündükten sonra devam etti.

Pİ (Aşkı 3 alınız!)Where stories live. Discover now