8.BÖLÜM : "Kayboluş"

19.9K 996 234
                                    

_

Ölüm her zaman başucumuzda bir gölge gibi dikilir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ölüm her zaman başucumuzda bir gölge gibi dikilir. Kendini göstereceği zamanı sabırla bekler ve sadece izler. Ne hatırlanmak gibi bir derdi vardır ne de unutulmak ister.

Hayatımın her anında ölümün yanı başımda olduğunu hissederek yaşadım. Düştüğümde ölümün gözünün içine baktım, kalkarken en çok ona meydan okudum. Bu kadar güçlü olup da bana dokunmuyor olması her zaman hoşuma gitmişti.

Varlığını bilmek başka, onu hissetmek başka bir şeydi ve bu çiçekleri bana kim gönderiyorsa ölümü kollarımın arasında hissetmemi istiyordu.

Fazla olasılığım yoktu, üniversite dönemimde olsam bu ihtimalleri sonsuza kadar büyütebilirdim ama şu an, tüm gerçekliğiyle kollarımın arasında duran olguyu fark etmemem imkansızdı.

Beni bulmuş ve bu çiçeklerle mesajlar gönderiyordu.

Krizantem olduğunu öğrendiğim çiçeklerle aramda kurulan korkunç bağ beni uçurumun kenarına bir adım daha yaklaştırdı. Uçurum hiçbir zaman kaybolmamıştı ama ben aramızdaki mesafeyi açıp kapatıyordum. Kerem ise şu an attığım tek adımın ismini taşıyordu. Şu an gerçekleri fark etmemi sağlamasaydı kim bilir daha kaç adım atmam gerekecekti?

Değişen ruh halimi anlıyor ama bunu sevgilimden geldiğini düşündüğü çiçeklere bağlıyor olmalıydı. Elimdeki buketin fiyonkunu çözdükten sora krizantemleri elime aldım. Ambalajdaki harfe bakmalıydım ancak çiçekleri koyacak yer bulamayınca, onları Kerem'e uzattım.

Kerem, sanki ona ilan-ı aşk ediyormuşum gibi yüzüme baktı. İfadesi donuk, mimikleri sertti. Bulunduğu durumdan memnun değildi ama ben de şu an buna meraklı değildim.

Gözlerimle çiçekleri gösterdim. "Tutar mısın şunları?"

Elini uzatmakla uzatmamak arasında çekimser kaldı. Almak istememesinin nedenini anlamadım ama en sonunda iki elini birden uzattığını gördüğümde çiçekleri ellerine bıraktım. Siyah ambalajın buruşukluğunu açtıktan sonra üstünde bir harf aradım.

Yoktu.

Amlabajı birkaç kere çevirdim, bütün noktalarına, gözümden kaçırma ihtimaline karşı, tek tek baktım. Hiçbir şey yoktu. En sonunda bunun kabullenmişliğiyle Kerem'in elindeki çiçeklere baktım.

Bir an, çok kısa bir an, acaba kuruntu mu yapıyorum, diye düşündüm ama bu konuyla alakalı hiçbir zaman yanılmayan hislerim aklıma gelince vazgeçtim. Küçük bir detay olduğuna emindim ama bunu bulamıyor olmak sinirimi bozmuştu.

Kerem değişen yüz ifademi gördüğünde "İyi misin sen?" diye sordu. Bu zamana kadar beklemesi bile mucizeydi. Başımı olumsuz anlamda sağa sola salladım. İyi değildim ve ilk defa bunu saklamaktan yorulduğumu hissettim.

"Ne yaşandı bilmiyorum ama..." Kerem'in olduğu yerde kıvrandığını hissettim. "Kimse için kendini üzdüğüne değmez."

Beni teselli etmeye çalıştığını anladığımda dudaklarımdan firar eden kahkahaya engel olamadım. Önce çiçeğin sevgilimden geldiğini düşünmüş, şimdi de beni teselli etmeye çalışıyordu. Bunu yaparken rahatsızdı. Onu tanımasam üzülmemin hoşuna gitmediğini düşünürdüm ama bu, beni arkadaşı olarak bile kabullenmeyen bir adam için fazla duygu dolu bir davranış olurdu.

Pİ (Aşkı 3 alınız!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin