9.BÖLÜM : "Ölümün En Tatlı Hali"

20.5K 1K 91
                                    

_

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

_

Zihnim, binlerce kişiyi gömebileceğim kadar derin bir çukurdu. Bu zamana kadar kaç cenazeye ev sahipliği yaptığını bilmiyordum ama ruhumun cenazesini kaldırdığım günleri çok iyi hatırlıyorum.

Bir insanın her gün, en baştan ölebilmesi mümkün müydü?

Ben öldüm.

İnsanın, ruhu öldükten sonra bedenine tahammülü kalmıyor, en çok da bu dünyaya karşı hissizleşiyor.

Biliyorlardı... Beni en çok ruhumdan vurdular.

Gece, altından geçtiğim her sokak lambasının yüzümü aydınlatmasına izin verdikçe bedenim görünür kılındı. Ruhum ise, elimde tuttuğum silahın namlusunun ucundaydı.

Tek bir kurşun... Sanki ateş etsem yıllardır sessizliğe bürünmüş ruhumun dudakları aralanacaktı.

Ankara'nın her bir taşına kadar bildiğim bu sokaklarını arşınlıyordum. Normal şartlarda olsak geçmiş beni kovalardı ancak şu an ben onun peşindeydim. Aramızda tek mermilik mesafe vardı. Şimdi silahı ateşlesem ayaklarımın önüne serileceğinden emindim.

Parmağım silahın tetiğine hafifçe baskı uyguladı. Koşarken hareketli bir nesneyi hedef almanın ne kadar zor olduğunu biliyordum. Beni çok fazla geride bırakmasına izin vermeden hareketlerimi yavaşlattım ve kolumu doğrultarak tek gözümü kapattım.

Çaresizce benden kaçışını izledim. Kerem, ne yapacağına karar veremez bir halde bir adım arkamda ama aynı zamanda da görüş açımdaydı.

Sadece tek bir saniyeliğine gözlerimi kapattım. Kalbim, az sonra ruhumun sesiyle huzur bulacaktı. Gözlerimi tekrar açtığımda hala koşuyordu ama yavaşlamıştı. Yorulmuş olmalıydı.

Ruhumu yordukları kadar yorulamaz, diye düşündüm.

İşaret parmağım tetiğe baskı uygulamaya başladı. Namluya yaklaşan mermiyle beraber ruhumun dudakları aralandı. İlk kelimesini merak ettim. Yıllar sonra, o karmaşada onu bıraktığım için benden hesap sormasını istedim ama kolumun üstüne dokunan el onun dudaklarını kapatmakla beraber konuşma önceliğini de kendisine almıştı.

Hala görüş açımda koşan adama baktım. Bedenimi bir telaş kuşatırken paniklemiştim. Kaçacaktı. Kolumu Kerem'in elinden kurtarmaya çalıştım.

Kerem'in gözleri üzerimeyken ona hiç bakmadım. "Gitmesine izin ver." dedi. "Sana geri dönmesi lazım. Sadece bırak gitsin."

Sözleri, zihnimdeki mezarlığa birkaç beden daha gömdü. Ne dediğinden asla haberi yoktu ya da bana nasıl hissettirdiğinden. Karanlık sokakta kaybolmaya başlayan adama baktım. Sokak lambalarının olmadığı yere kadar ilerlemişti. Bu sokakları adım gibi biliyordum, herhangi bir yere sapması durumunda onu bulamazdık.

Kolumu Kerem'den kurtarmaya çalışırken "Rahat bırak beni." diye haykırdım. "Seni o arabaya kilitlemeliydim."

"Ne yapacaksın Mine?" diye sordu. Koşmayacağımdan emin olduktan sonra beni bıraktı ve eliyle üstümü gösterdi. "Şu haline bak. Sivilsin ve gecenin bir yarısı, izbe sokaklarda birisini mi vuracaksın? Sence bunu nasıl açıklarız?"

Pİ (Aşkı 3 alınız!)Where stories live. Discover now