4.BÖLÜM : "Yüzbaşı"

27.6K 1.2K 166
                                    

İnsanlar, kaderlerini değiştiremezler ama kaderleri insanları değiştirebilir. Hayat, planların arasındaki tesadüflerdir. Geleceğe dair yapılan planların hepsi kaderin boyundurluğu altında kalır. O yüzden, "beklentisiz bir yaşam" her zaman en güzel plandır.

Kaderimin beni değiştirdiği o gece beklentisiz bir yaşamdan çok "Bundan sonra bir yaşamım olacak mı?" sorusuyla karşı karşıyaydım. Özenli sandıklarda sakladığım planlarım kaderimi değiştirmeme yardımcı olmak şöyle dursun, o geceden kurtulmam için bile yardımcı olmamıştı.

Sessizliğin merkezinde, ruhumun katiliyle başbaşaydım.

Şu an duvara yansıtılmış fotoğraftaki gözlerle...

Acı hissetmedim, gözyaşı yoktu ama gerçeklik algısının kaybolmasına engel olamadım. Albayın gözlerine bakarken onu görmeye başladım.

Bana bu kötülüğü neden yapıyorsunuz?

Onunla savaşabilirim, sizinle savaşabilirim. Önüme getireceğiniz herkesle ve her şeyle savaşabilirim ama siz beni kendimle savaşmak zorunda bıraktınız.

Üstelik bu savaşın galibi olmayacağını bile bile.

"Teğmenim! İyi misin?"

Değilim, desem yardım edebilecek misiniz?

Kızgın ya da kırgın olduğum konu geçmişimin gözümün önüne getirilmesi değildi. Geçmişimin haberim olmadan, ani bir şekilde gözümü önüne getirilmesiydi.

İnsan geçmişinden kurtulamazdı. Kurtulamayacağımı biliyordum. Ben, belli yılları aklımdan silmeye çalışmıştım.

Gözlerim hala albayın gözlerindeydi. Pişmanlık göremedim. Zaten pişmanlık görmek istemezdim. Ama vicdanın izlerine rastladım.

Bana ihtiyaçları varsa elbette ki burada olacaktım ancak artık bana ne için ihtiyaçları olduğundan emin değildim. Kartlarını açık oynamak zorundaydı.

"Mine!"

Koluma değen elin sahibine baktım. Gözlerimi üzerinden çektiğim anda albayın omuzları çöktü. Ne kadar yaralandığını görebiliyordum. Onların da benim ruhumu görmelerini isterdim.

Kerem elini koluma koymuş, korkulu gözlerle bana bakıyordu. Onu sakinleştirmek isterdim. Sen haklıydın Kerem, ben bu konuda tecrübesizim. Ayakta kalabileceğimden emin değilim, haklıydın Kerem.

"İyi misin?"

Uzunca bir süre ona baktım. Kahverengi gözlerine odadaki elektronik aletlerin ışıklarının yansımasını seyrettim. Karşısındaki ekranda yanıp sönen yeşil ışığın yüzünü aydınlatıp sonra karanlığa boğmasını...

Başımı belli belirsiz aşağı yukarı salladım. Elini kolumdan çekti. Onun elinin engellediği rüzgardan sarsıldım. Kıyısında beklediğim uçurumdan düşmek üzere olduğumu hissettim.

Gözlerim odadaki diğer insanları teğet geçti. Hepsinin yüzünde endişe vardı. Uzun süredir uğraştıklar görevi berbat edip etmeyeceğimi düşünüyor olmalılardı.

Albaya baktım. Gözlerinde, karşısındaki ekranın yansıması vardı. Ona bakmasam bile onu gördüm.

Geçmiş bir gölge gibi peşimde dolaştığında bulunduğum çıkmaz sokağın lambaları söndü. Kaçmadım. Kaçma çabalarımın sonuçsuz kaldığı bir dünyaya doğmuştum. O geceden sonra bir daha kaçmaya çalışmadım.

"Bugün erken çıkabilir miyim?"

Kelimelerim odanın sessizliğini bir bıçak gibi keserken gerilen insanların varlığını hissedebiliyordum. Duvara yansıtılan fotoğrafa bakmadım. Kimsenin gözlerine bakmadım. Hepsinin gözlerinde onun yüzü vardı.

Pİ (Aşkı 3 alınız!)Where stories live. Discover now