24.BÖLÜM : "Yıkıntıların Değişimi"

13.8K 765 202
                                    

_

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


_

Hayatımın başıma yıkıldığı sayısız zamanlar oldu ama bunların hepsi mecazi bir benzetmeden ibaretti. Şu an ise uğuldayan kulaklarım, kolumun üstündeki ağırlık ve timdeki hiç kimsenin sesinin çıkmayışı bu yıkımın mecazilikten çok uzak olduğunu gözler önüne seriyordu.

Sessizliğin içinde patlayan gürültülü ses muhtemelen hepimizi geceyi geçirdiğimiz mağaranın bir köşesine sermişti. Az önce ki patlamadan sonra etraf fazla sessizdi.

"Sel-çuk..." diye fısıldadığımda sesime kolumun acısı yansımıştı. Kulağımda hala durduğuna emin olduğum kulaklığın çalışıp çalışmadığından ise emin değildim ancak şansımı denemem gerekiyordu. Selçuk en son dışarıda nöbetteydi ve aramızda açıkta kalan tek kişi oydu.

Dün gece mağaranın farklı deliklerinden giren ışık bugün yoktu. Muhtemelen mağaranın bir kısmı çökmüş ve buraya hapsolmuştuk. Selçuk dışarıdaydı.

"Selçuk abi." dedim tekrar biraz daha yüksek çıkan bir sesle. Resmiyeti bırakmıştım. Ona bir şey olma ihtimali canımı acıtıyordu. Kulaklığın bozulduğunu düşünmek istiyordum, başka bir ihtimali kaldramayabilirdim.

Hareket edebilsem ayağa kalkıp dışarı çıkmak için kendime yol açabilirdim ancak her ne kadar kendimi iyi hissetsem de sol kolumun üstünde duran kaya bana izin vermiyordu. Sıkışmıştım.

Kulağımdaki uğultu yavaş yavaş çekilirken çok ince bir şekilde kendi adımı başkalarının seslerinden işitmeye başladım. Bir süre sonra da önümdeki kayalıkların çekilip içeriye ışık huzmesinin girmesine şahit oldum.

Açılan kayalıklardan önce Barış'ın yüzü girdi görüş açıma, sonra da sırayla herkes kayalıkları önümden çekip bana ulaştı. Selçuk'da buradaydı.

"İyi misin?" diye soran kişi Emre yüzbaşıydı. Yanıma çökmüş kolumun üstündeki kayaya bakıyordu.

"İyiyim komutanım ama hareket edemiyorum."

"Kıpırdama sen." dedikten sonra diğerlerine döndü. "Yavaşça çekin şu kayayı." dedikten sonra bakışları alnımdaki bir noktaya kaydı.

"Kaşında da derin bir yara var." dediğinde yüzü buruşmuştu. Onların da hali benden farklı değildi. Hepsinin yüzlerinde sayısız çizik varken aynı zamanda da hiçbirimiz ağır yaralanmadığı için hepimiz memnunduk.

Kolumdaki ağırlığın yavaşça alındığından emin olduktan sonra başımı oraya çevirdim. Kayayı kaldırmış, az önce yığdıkları diğer kayaların yanına atmışlardı.

Emre yüzbaşının bana uzanan eline tutunarak doğruldum. Kolumda hafif bir uyuşukluktan başka bir sorunun olmadığını düşünmek istiyordum. Ağır bir ağrı ya da acı yoktu ancak olayın sıcaklığından hissetmiyor da olabilirdim.

Pİ (Aşkı 3 alınız!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin