11.BÖLÜM : "Gerçek Kimliğin Gizemi"

17.9K 945 53
                                    

_

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

_

Her gece kendimi gökyüzünde bulup bir kere bile yıldız kaymasına şahit olamayan gözlerim ilk defa o gece gördü bir yıldızın kaydığını. Kesilen cümlelerimin zihnime battığı gecelerin verdiği acıyla kıvranan bedenim, insanlara olan soğukluğunu vücudunu yasladığı karlardan almıştı.

O gece  göklerden bakan bir göz olsaydım, gözyaşım düşerdi üstüme...

Ölüm ilk defa o gece kapımı çalmadı ama ilk defa o gece yerleşti başucuma.

Bedenimden süzülen kanın, karlarda bıraktığı kırmızı kadar hayattaydım. Beynime dolan düşüncelerin yaptığı ağırlıkla, başımın zemine doğru çöküşüne engel olamamam normal gibiydi.

Yıldızlara baktım. Karların renginin kırmızıya döndüğü hızla dilek diliyorlardı benim için. Ben onlardan hiç dileyememiştim.

Gömüldüğüm zemin bir karadelikti ve her karadelik bir yıldızın ölümüyle oluşuyordu. Yıldızların kaydıktan sonra öldüklerini düşünürsek dilediğimiz her dilekle beraber, ölümler kalplerimize umut tohumları serpiştiriyordu.

Umut bana uzaktı. Zemindeki karadeliğe karıştığımı hissettim dakikalarca. İnsanların varlığından emin oldukları umudu bekledim. Benim için neden yoktu?

Gözlerim yavaşça gömüldü karanlığa. Bedenimin aksine ruhum reddetti kabullenişliğimi. Ruhum o gece ilk defa kayan bir yıldıza şahit olmuştu. Dilek diledi.

O gece dilediğim dileğin bedelini ödüyordum belki de hayatımda yaşadıklarımla. Yaptıklarım ve yapmak zorunda kaldıklarımın hepsini o gece doğurmuştu.

Bileğimden tutup beni sürükleyen ele kaydı gözlerim. Belki de o gece, o karadeliğe gömülseydim daha rahat edecektim ama ben bunun yerine ruhumu orada bıraktım. O gece ki ve ondan önce ki gecelerdeki kabullenişlerim ağır gelmişti ona.

O zamana kadar direnen ruhum gözlerimi kapattığım ve kendimi ölüme teslim ettiğim anda sırtını çevirdi bana, zincirledi dudaklarını, kelimelerini sandıklara kaldırıp kör kuyulara bıraktı.

Ruhumun üstümde bıraktığı ağırlıkla bileğimdeki elin beni binanın dışına sürüklemesine izin verdim. Yine kabullenmiştim ve ruhumun sesini duymayı bekledim.

Yoktu...

Teğmen Mine gitti bu gece, sadece Mine kaldı. Ağlamaya başladığımı, binadan çıkınca yanaklarıma değen rüzgarın vücudumu ürpertmesiyle anladım.

Bu gece göklerden bakan bir göz olsaydım eğer, kahkahalarla gülerdim kendime...

Bileğimdeki elin sahibi binadan biraz uzaklaştıktan sonra durunca bende onunla beraber durdum. Elimi bıraktı ve bana doğru döndü. Üstümüzdeki sokak lambası yüzüne düştüğünde anladım elimi tutarken hissettiğim huzurun nedenini.

Pİ (Aşkı 3 alınız!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin