yedi.

27.7K 1.5K 425
                                    

Selamlaaar.

Yazım yanlışları için özür dilerim

Yorum yapmayı unutmayııın<3

Keyifli okumalar.

*

-3 Gün Sonra-

Geçen üç günün ardından Özgür ve Özgün ile matematik ödevini bitirmeye çabalamıştık.

Son soruyu da anlatıp bitirdim, ikisinden de derin bir nefes alma sesi gelince ben de onlarla birlikte ben de derince nefes aldım.

Sanki kendi ödevimi bitirmiş gibi rahatlamıştım.

"Bitti," dedi Özgür inanmazcasına. "Yarabbi şükür." Deyip elini yüzüne sürdü.

Özgün ise sorular biter bitmez kendini sırt üstü yatağa atmıştı. "Bittiğine inanamıyorum." İkisinin de inanmaz tavırlarına gülümsedim.

Sorular çok zordu ve neredeyse her soruya dakikalarca uğraşmıştık. Daha doğrusu uğraşmıştım, Özgür ve Özgün ise sürekli sızlanıp durmuştu.

"Çok sağ ol." Dedi kağıtları onuncu kez imceleyen Özgür.

"Rica ederim, ne yaptım ki sanki..." teşekkür etmeleri normaldi ancak onlar teşekkür ettikçe ben daha çok utanıyordum. Aklıma üç gün önce uymadan önce yaşananlar gelince yine garip bir şekilde heyecanlandım ve utandım. Hangisi yaptı bilmiyordum ama bu heyecanlanmama engel değildi.

"Bütün soruları çözdün mesela?" Dedi.

"Beraber yaptık." Özgün'den bir homurtu geldi.

"Hepsini sen yaptın. Bizim tek yaptığımız dört ve beşi toplamaktı." Deyince sesli güldüm. Özgür'ün bakışları gülüşümde kalınca daha çok güldüm.

Her ne kadar istemesem de onlara bu üç gün içerisinde alışmıştım.

Eren kapıyı hiç çalmadan içeri daldı. Bu üç günde emin olduğum şeylerden biri, Eren'in tam bir sarı renk takıntısı olduğuydu. Çorapları, tişörtleri, telefon kabı, anahtarlığı... her şeyi sarıydı! Emin olduğum diğer bir şey ise Yusuf dışında kimsenin kapı çalma huyu yoktu.

Gözü bir yere daldı. Hülyalı hülyalı baktığı yeri görebilmek için kafamı çevirdim. Son serisini yeni bitirdiğim Açlık Oyunları'na bakıyordu. Sanırım okumak istediği bir kitaptı, kitaba aşık gibi bakmasının en mantıklı açıklması buydu.

Özgür ve Özgün kendi arasında atışırken masanın kenarındaki çantamı aldım. İçinden Açlık Oyunları'nın ilk kitabını çıkarıp Eren'e uzattım.

"Okuyabilirsin." Benim sesimle yanakları kızardı. Utanmıştı besbelli.

"Gerek yok." Dedi kısık sesle.

"Okumak istiyorsan al ve oku Eren, çekinmene gerek yok." Çekinerek kitabı elimden alıp koşarak odadan çıktı.

Bir dakika geçmeden odaya biri daha daldı. Gelen Sefa'ydı bu sefer. Yağız, Cihan ve Yusuf işte olmalıydı. Ne iş yaptıklarını bile bilmiyordum aslında. Onlar hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Anneleri ve babaları neredeydi mesela? O küçük bebek kimdi?

"Bartular geldi." Arkasını dönüp o da koşarak çıktı. Sefa'nın enerjisi asla bitip tükenmiyordu ki ben bunu kendi içimde çok yemek yemesine bağlıyordum. Sürekli gülüyordu, sürekli hareket halindeydi.

"Gel sen de." Dedi Özgür. Kararsızlıkla ona baktım. Gitse miydim? Eğer gitmezsem saatlerce bu odada oturacaktım.

Bir odada saatlerce oturmaya yabancı değilsin.

Kestik ve BaştanWhere stories live. Discover now