elli bir.

7.2K 849 68
                                    

Selam selam

Keyfiniz haliniz nasıl ayol

Ehem ehem başlayalım bakalıım

Yazım yanlışlarım için özür dilerim.

Keyifli okumalaar<3

*

-Yağız-

Bir hafta sonra.

Doktorun ve birkaç hemşirenin de birlikte güzelimin kaldığı odaya girmesiyle bir haftadır çakılı kaldığım rahatsız edici hastane sandalyesinden fırladım. Ben çoktan toparlanıp ayaklansam da kalbimin hâlâ yorgun attığını hissediyordum. Özge gözlerini açarsa kalbimin yorgunluğu da geçecekti.

"Ne oldu?" Dedi Cihan abim sert sesiyle. Şu bir haftadır abim resmen yaşlanmıştı, çökmüştü. Gerçi kim öyle değildi ki? Hepimiz dağılmış haldeydik. Bir haftadır Özge'yi camın ardından izlemeye dayanamadığım için yavaşça odaya adımladım. Doktor, Özge'ye eğilmiş bir haldeydi ancak ne yaptığını göremiyordum.

"Ne oldu?" Dedim kısık bir ses tonuyla. Doktor bana birkaç dakika cevap vermedi, bu birkaç dakika bana birkaç yıl gibi gelmişti.

"Küçük hanım gözlerini açtı sonunda." Rahat bir nefes aldım ama o nefes anında ciğerlerime saplandı. Uyanması demek gerçekleri öğrenmesi demekti, uyanması demek üzülmesi demekti. Deli gibi uyanmasını istediğim halde gerçekleri öğrenecek olması beni ürkütüyordu. "Bizi çok beklettin." Dedi doktor konuşmaya devam ederek. Özge, onu duyuyor muydu ki?

"Beyfendi sizi dışarı alabilir miyiz?" Dedi bir hemşire. Kendime geldiğimde mahçupça arkamı döndüm.

"Kusura bakmayın." Deyip başım eğik çıktım odadan. Uyanmıştı, mutlu olmam gerekiyordu ancak öğreneceği şeyler sonucunda güzelimin mutsuz olacağını bilmem sevinmemi engelliyordu.

"Ne oldu? Uyandı mı?" Dedi Bartu odanın önüne geçmeye çalışarak. Bartu odaya geçemeden Kerim abi kolundan yakaladı. Şu son bir haftadır gözüne birkaç saatten daha fazla uyku girmeyen Bartu yorgunlukla geriye savruldu. "Özge uyandı mı?" Dedi tekrar telaşla.

"Uyandı. Uyanmış." Dedim, hiç kendimde değil gibiydim. Herkesin suratında aynı yorgunluğu gördüm, hepimiz aynı şeyi düşünüyorduk. Biz sessizce dururken doktor çıktı odadan.

"Özge Hanım uyudu. Dinlenmesi gerekiyor," dedi biz sormadan. "Birkaç saat sonra uyandığında içeriye girebilirsiniz. Ama şu an odaya girmeyin lütfen." Derin bir nefes aldı. "Bacaklarının kısa sürede eski haline döneceğini umut ediyorum, tekrar geçmiş olsun." İçim sıkılıyordu Özge'nin bacaklarını düşündükçe.

Bir çuvaldan ibaretmişim gibi dakikalar önce kalktığım yere yığıldım. Bütün bu olanların kötü bir şakadan ibaret olmasını çok isterdim. Sadece birkaç gün önceye dönebilseydim eğer, kavga etmek için karşı kaldırıma geçişimizi tüm gücümle engellemeye çalışırdım. Kavgayı geç, Özge'nin yanında durup elini sımsıkı tutmayı isterdim, eğer elini sımsıkı tutan birisi olsaydı belki de o lanet araba canımızı yakmayacaktı. Eğer elini tutan birisi olsaydı birkaç saat sonra ağlamak zorunda kalmayacaktı. Dişlerimi sıktım ve gözlerimi kapadım. Düşüncelerimle kendime eziyet etmeyi bırakmak istedim ama yapamıyordum. Her şeyi, her detayı çok düşünüyordum ve bu kafayı yememe sebep olacaktı.

İçim gerçek anlamda eziliyordu. Şu son günlerde enkazdan, harabeden farklı değildim. Bir harabeyi ayakta tutan sadece birkaç tuğlaydı belki, beni ayakta tutan, yere tekrar yığılıp kalmamı engelleyen şey yine Özge'ydi. Eğer bunu duyarsa daha çok üzülürdü. Özge'nin daha fazla benim yüzümden üzülmesine sebep olamazdım. Ruhsal yorgunluğun yanında fiziksel olarak da yorgundum. Sanki günlerce uyusam da geçmeyecek bir yorgunluk üstüme çöreklenmişti. Oysa yaptığım hiçbir şey yoktu, tek yaptığım bir haftadır bu rahatsız koltuklarda oturmak ve düşünmekti. Düşünmek miydi beni bu hale getiren? Fazla düşünmek kesinlikle benim cehennemimdi.

Kestik ve BaştanWhere stories live. Discover now