kırk altı.

9K 1K 135
                                    

S e l a m.

Yazım yanlışlarım için üzgünüm.

Keyifli okumalaar<3

*

-Yağız-

Özgeler'in odasının önüne gelince birkaç saniye kapının önünde duraksadım. Saatler önce kontrolümü kaybedip sağa sola saldırmıştım ve Özge'yi de üzmüştüm, haliyle içeri öyle pat diye girecek yüzüm yoktu. Sıkıntıyla iç geçirdim.

Lütfen bana küsmesin.

İçimdeki ses adeta bir çocuk gibi mızıldadığında kafamı iki yana salladım. Küsse de haklıydı, kızsa da haklıydı. Dişlerimi sıkıp geri dönmek için hareketlendim.

"Gir hadi içeri." Cihan abimin sesini duyunca kafamı yerden kaldırdım. Koridorun ucunda durmuş bana bakıyordu, kafasıyla odayı işaret etti. "Aranızdaki sorun daha fazla büyümeden içeri gir ve ne yapıyorsan yap." Daha sonra dikildiği yerden ayrılıp yanıma geldi. "Sıramı sana veriyorum." Deyince gülümsedim. Özge'ye hiç sert çıkışmamasına rağmen yine de özür dileyecekti, abime bu yönden hayrandım. Hiçbir zaman bizi kırmamaya çalışırdı ve buna son derece dikkat ederdi.

"Affeder değil mi beni?" Diye sordum kısık sesle. Güven verircesine gözlerini kapatıp açtı.

"Özge senin için canını verecek kadar çok seviyor. Sana kızgın kalamaz." Gözlerim mutlulukla ışıldadı. Sahiden, kız kardeşim beni çok mu seviyordu? Bunu bir başkasından duymak beni deli gibi sevindirmişti. Abimin sözlerinden cesaret alıp kapıyı açtım ve içeri girdim. Sırtı bana dönük yatıyordu. Aynı sessizlikle açtığım kapıyı kapattım ve yanına yaklaştım.

"Özge?" Diye mırıldandım. Sesimi duyduğu an derin bir nefes aldı ama benden tarafa dönmedi. Ses vermeyince gidip ayak ucuna emaneten oturdum ve kafamı eğdim. Kendimi nasıl affettireceğimi bilmiyordum, ne yapmam gerektiğini bilmeyerek parmaklarımla oynadım.

"Sanırım özür dileyerek başlamam gerekiyor." Dedim yine kısık sesle. Beni duyduğunu bildiğimden kısık sesle konuşmaya devam ediyordum. "Özür dilerim güzelim." Hissetti mi bilmiyordum ama bu çok içten bir özürdü. "Çok fevri davrandım." Dedim hatalarımı birbir kabullenmeye başlayarak. "Gözüm kimseyi görmedi." Yattığı yerden toparlanıp sırtını başlığa dayadığını göz ucuyla gördüm ama kafamı parmaklarımdan kaldırmadan oynamaya devam ettim. "

Senin sevgini bir başkasıyla paylaşmak çok zor geldi. Sen Bartu'yu seversen artık bizi sevmeyeceğine dair saçma düşüncelere kapıldım." Dedim utana sıkıla. Bu güvensizliği yaşamak istemiyordum ama engel olamıyordum, hele de kız kardeşime asla ama asla yansıtmayı istemezdim. "Aptal gibi bizi bırakıp gideceğini düşündüm." Dedim. Sağ gözümden akan yaş bugün hiç dinmemişti sanki, elime damladı göz yaşım. "Aptal gibi sekiz ay önceki halimize döneceğiz sandım." Burnumu çektim. "Şu an belki bana kızgınsın hatta daha kötüsü kırgınsın. Ne kadar özür dilersem dileyim bu Bartu'yu dövdüğüm gerçeğini değiştirmiyor ve ben deli gibi pişmanım." Biraz olsun içimden geçenleri söylemek kendimi iyi hissettiriyordu. Özge beni anlardı, hep anlamıştı. Yine anlardı. "Aptal sinirim yüzünden hem kardeşimi üzdüm, hem de kardeşim gibi gördüğüm birinin canını yaktım." Öyleydi gerçekten. Ben Bartu'yu Özgür ve Özgün'den ayırt etmezdim. Bunca seneyi beraber geçirdiğimiz birine bu kadar saldırganca davranmam kabul edilemezdi.

"Ama söz Özge, telafi edeceğim. Göreceksin. Telafi edeceğim. Bartu'dan özür dileyeceğim. Terk edilme korkusuyla sağa sola patlamak yerine kontrol altına almaya çalışacağım, gerekirse destek bile alırım." Bunu ciddi ciddi düşünüyordum. O anın siniriyle hiçbir şeyi umursamamış olsam da şu an deli gibi pişmandım ve bir daha böyle bir olay yaşanmaması için her türlü tedbir alacaktım. Ben kardeşimi ve kardeşim yerine koyduğum birini böyle üzemezdim. "Yeter ki benimle bir iki çift laf et." Bana kırılması çok doğal olurdu ve hakkıydı ancak destek alacağım bu süreçte Özge benimle konuşmazsa çabalarım hiçbir sonuç vermezdi.

Kestik ve BaştanDonde viven las historias. Descúbrelo ahora