otuz üç

13.1K 1.5K 467
                                    

Selaaaam

Nasılsınız? Her şey yolunda mıı?

Size bi aşırı derecede sevgi patlaması yaşıyorum dlelslwmslwmldem

Bu bölümü yazarken Murat Göğebakan- Yorgunum dinleyerek yazdım iyi gidiyor slwğsğsösşwşdö

Öptüm patateslerim<3

*

-Cihan-

Kadının söylediklerini hazmedemezken Yağız çoktan öne atılmıştı. "Ne yani? Benim kardeşim kaçırıldı ve siz ona yardım etmek yerine öylece durup izlediniz mi?" Öfkeli ama alçak çıkan sesiyle kadın bir adım geriledi. Yağız'ı kolundan tutup geri çektim. Bari şimdi yapma der gibi gözlerimin içine bakınca gözlerimi kaçırmak zorunda kaldım.

"Nasıl birisi kaçırdı?" Dedim titreyen sesimi gizlemek için. En azından kardeşlerim için güçlü durmak zorundaydım. Kadın benim sakin sesimi duyunca biraz gevşer gibi oldu.

"Uzun ve zayıf biriydi, siyah bir takım elbise gitmişti. Evladım çok direndi, çok çırpındı arabaya binmemek için ama adam ona göre çok güçlüydü." Söylediği her kelimeyle içim sıkılıyordu.

"Polisi aradın mı?" Dedim Yusuf'a. Kafasıyla onayladı ve gözlerime bakmaktan kaçındı.

"Plaka alabildiniz mi?" Diye sordum bir umut. Yere çöküp ağlamamak için kendimi zor tuttuğumdan ellerim titremeye başlamıştı, kimseye belli etmemek için ellerimi yumruk yaptım.

"Bizim oğlan almıştı sanki, gidip çağırayım." Yaşının verdiği etkiyle yanımızdan yavaşça uzaklaştı.

Yorgunca kaldırma çöküp güzel kızımın telefonunu elime aldım. Telefon kabı, telefon kabının üzerine çizdiği kelebekler, duvar kağıdı... Hepsi lilaydı. Onu hatırlatan bir renk görmek şu an isteyeceğim son şey bile değildi. Ağlayacağımı bile bile telefonu elimde evirip çevirdim. Diğerleri tek tek yanıma dizilip otururken kendimi çok çaresiz hissettim.

Şu an neredeydi? Ne yapıyordu? Kim kaçırmıştı? Ne hissediyordu? Çok ağlamış mıydı? Çok korkmuş muydu? En önemlisi, adımızı çok söylemiş miydi?

Dolu gözleriyle etrafa bakıp yardım isterkenki halini gözümün önüne getirince gözlerimi sımsıkı kapattım.

Şimdi ağlama Cihan, zamanı değil. Kardeşlerin için güçlü dur.

Kafamı iki yana salladım. İç dünyam öylesine karmaşıktı ki nasıl tepki vereceğimi kestiremiyordum. Bir yanım şu an Özge'nin ne halde olduğunu düşünüp türlü türlü senaryolar kurarken diğer yanım ise sakin olmamı tembihliyordu.

"Cihan? Kardeşim?" Diyen Kerim'in sesini duyunca oturduğum kaldırım kenarından kalktım. Kalkar kalkmaz Kerim bana sarıldı ve tam o an da birinin bana sarılmasını bekliyor gibi tüm duygularım bir an da patlak verdi.

Ciham Dinçer, tam 10 yıl sonra yine aynı arkadaşının omzunda sessizce göz yaşı döktü.

"Kerim," diyerek konuşmak istedim ama kelimeler o an boğazıma takıldı ve ne diyeceğimi bilemedim. Ne denirdi bu durumda? Bağırıp çağırmak, herkese ve her şeye karşı öfkemi kusmak istiyordum ancak arkadaşımın omzuna sığınıp sessizce göz yaşı dökmekten başka bir şey yapmadım. Bağırıp çağıramamam sanki ateş olup tüm bedenimi yakmaya başlamıştı sanki. Sakinliğimi korumak ve benim sakinliğimden güç alan kardeşlerim için en azından yalnız kalana kadar sakin kalmaya çabalamam gerekiyordu. Ağladığımı hisseden Kerim, bana daha sıkı sarılıp yanımda olduğunu belirtircesine birkaç kez sırtıma vurdu ama bu göz yaşlarımın artmasından başka hiçbir işe yaramadı. "Kerim," dedim bu defa içime kaçmış sesimle. Onun birkaç saatlik yokluğu bile sesimi soluğumu kesmeye yetmişti, tekrar kaybedecek on beş senem yoktu. "Kaçırmışlar güzel kızımı." Sonunda o cümleyi söylediğimde sırtımı sıvazlayan eli bir süreliğine durdu. "Yine almışlar onu benden." Benden gittiği gerçeğini söyler söylemez ağlamam şiddetlendi ama yine de tek çıt çıkarmadım. Her yeri kırıp dökmek isterken, bağırıp çağırarak ağlamak isterken ayakta durup sessizce göz yaşı akıtmak ve güçlüymüş gibi yapmak çok zordu.

Kestik ve BaştanWhere stories live. Discover now