otuz dört.

12.5K 1.4K 193
                                    

Selam selam selam

Sınav sonuçları açıklandı, umarım hepiniz gönlünüzden geçen yere yerleşmişsinizdir

Yazım yanlışlarım için özür dilerim.

Keyifli okumalar<3

*
-Özge-

Korkuyla bacaklarımı kendime doğru çekerken bu kabusun ne zaman biteceğini merak etmiştim. Bu karanlık odada hemen hemen dört gün kaldığımı düşünüyordum, hiç olmayan penceresi ve zamanı kavrayabileceğim hiçbir alet olmaması tahminimi zorlaştırıyordu. Nerede olduğumu bilmeden, tüm gün yapabildiğim tek şey öylece ahşap duvarı izlemek ve ağlamaktı. Bana günlük bir parça ekmek ve su getiren adamdan başka kimseyi de görmemiştim henüz.

Arabada yediğim tokat üzerine susmak zorunda kalmıştım ve Serdar denen adam nereye gittiğimizi çözememem için gözlerimi siyah bir bandajla kapatmıştı. Haliyle nerede olduğum hakkında da en ufak bir fikrim yoktu.

Karnıma açlık sebebiyle giren kramp yüzünden yerde iki büklüm oldum. Günlük getirdiği tek dilim bana fazlasıyla az geliyordu, açlıktan midem bulandı ve bunu engellemek için derin bir nefes almak istedim ama bu defa odanın havasızlığı başıma vurdu. Kıvrandığım yerde sessizce ağlamaya başlarken elim karnımın üzerine gitti.

Bu yaşadığım çok fazlaydı.

Yatar pozisyonda, bacaklarımı kendime çekmiş bir halde ağlarken sessizce ağlamayı boş verdim ve içimden geldiği gibi ağladım. Göz yaşlarım yerdeki eski püskü halıya damlarken hıçkırıklarımın ardı arkası kesilmedi. Kahretsin ki kafayı yemek üzereydim ve elim kolum bağlanmış haldeydi. Hiçbir şey yapamıyordum. Bir şekilde birinden yardım isteyip abimleri arayıp haber verme ihtimalim dahi yoktu. Yaşadığım çaresizlikle dişlerimi sıktım.

Saat kaçtı bilmiyordum ama şu an, Yusuf abimin kolunun altında olabilirdim. O da her zamanki gibi saçlarımı hafifçe okşamaya başlar ve benim anında gözüm kapanırdı, sonra sabah olduğunda ya Özgün'ün ya da Özgür'ün yatağında uyanırdım ve onlardan biri yer yatağına mecbur kaldığı için kendini mahçup hissederdim. İkisinden de önceden uyandığım için yataktan kalkıp Cihan abime yardım ederdim ve beraberce kahvaltı hazırlardık. Diğerleri sofraya geldiği zaman ise gülerek kahvaltımızı yapardık ve ben bir kez daha onları ne kadar çok sevdiğimi anlardım. Kahvaltımız bitince üçüzlerim ve elimi hiç bırakmayan kardeşimle birlikte okula giderdik. Derslere girip çıkarken, dışarı çıkmamın hâlâ bir rüya olabileği ihtimalini düşünüp korkardım. Teneffüste ise Gizem ve Sinem'in olduğu yere sinirle bakardım, Özgür ve Özgün'e kıskançlığım yüzünden dalga konusu olurken dayanamayıp ben de onlarla birlikte gülerdim. Sonra şansım yaver giderse eğer, koridor da Bartu'yu görürdüm ve birbirimizin tam gözlerinin içine bakıp güzel bir tebessüm ederdik.

Hıçkırıklarım arttı. Şu an bunların olmamasının en büyük sebebi belki de bendim, eğer ben evin peşine düşmeseydim hayalini kurduğum her şeyi yapabilirdim. Hepsinin ayrı ayrı çalışıp didinmesi beni öylesine etkilemişti ki bir şeyler yapabilmeyi umut etmiştim. Kendi suçluluğuma biraz daha ağladım. Ciğerlerim artık acımaya başladığında susmam gerektiğini anladım ama kendimi durdurmak adına hiçbir şey yapmadım, yapamadım. "Abi," diye sayıkladım acıyla. Sırasıyla Sefa abimin, Yağız abimin, Cihan abimin ve Yusuf abimin yüzü gözümün önüne gelince dudaklarımı kanatma pahasına ısırdım. "Özgür," dedim ağlayarak. Sanki benim ağlamamı duyacak ve olmayan bir odadan çıkıp gelecek, beni teselli edecekti. İmkansızdı bu. "Özgün, size çok ihtiyacım var." Dedim ağlayarak. Gözüm kederle kapanırken bir daha açmak istemedim. "Eren, elimi tutman gerekiyor. Kendimi çok yalnız ve korkmuş hissediyorum." Eren, her ne olursa olsun benim elimi tutardı. Kendimi çok yalnız, bitkin, üzgün, mutlu hissettiğim zamanlarda avucumda bir sıcaklık hissederdim. Sağıma döndüğüm an bana gülümseyen Eren ile karşılaşırdım. "Sizi özledim, Eren."

Kestik ve BaştanWhere stories live. Discover now