yirmi altı.

17.1K 1.6K 329
                                    

Selaaam.

Nasılsınız?

Yazım yanlışlarım için özür dilerim.

Keyifli okumalar bebeklerim >.<

*

-Özge-

Müdürün içeri gelmemi söyleyen sesi kulaklarımda çınladı. Hızla çarpan kalbime söz geöiremeden sınıfın içine doğru bir adım attım. Sadece bir adım daha attığımda sınıfa girmiş olacaktım. Sınıfıma girecektim, üçüzlerimin olduğu sınıfıma giriş yapacaktım. Deli gibi titreyen ve terleyen elimi okul eteğime sildim ve o bitmek bilmeyen iki adımı tamamlayıp sınıfın içine girdim. Bunca gerginliğe rağmen yüzümde en gerçekçi gülümsemem vardı.

O kadar mutluydum ki! İçim içime sığmıyordu, sadece deli gibi kahkaha atmak istiyordum. Sadece kendimden geçip nefesim tükenene kadar koşmak istiyordum, içimdeki sevinç o denli fazlaydı ki kilometrelerce tek bir saniye bile duraksamadan koşabilirdim.

Dışarıdaydım, dahası vardı, okuldaydım!

Sınıfa girdiğimde ilk olarak derin bir sessizlik beni karşıladı. Üstüme çevrilen bakışlar beni ne kadar utandırsa da bunu göz ardı edebilecek kadar heyecanlıydım. Üçüzlerimi görmek için büyük bir sabırsızlıkla sınıfta gözlerimi gezdirdim. Gözlerim ilk olarak Özgün ile buluştu, birkaç saniye sonra da Özgür'e baktım. İkisi de şoktan hareket dahi edemiyordu.

"Sumru Özge Dinçer, yeni öğrencimiz." Müdür beni tanıttı.

Evet, evet, yanlış duymuyordum. Yeni öğrenci olan bendim!

"Boş yere oturabilirsin kızım." Dedi en sevecen ses tonuyla. "Hocam sizinle bir iki dakika dışarda konuşabilir miyiz?" Müdür ve hoca dışarı çıktıktan hemen sonra Özgür ve Özgün'ün önündeki boş sıraya ilerledim. Sıra arkadaşım kafasını kaldırıp büyük bir şok ile beni inceledi. Bakışlarındaki şok beni ilk aşamada biraz şaşırttı.

"Geçebilir miyim?" Cam kenarına oturmam için sıradan kalktı ama gözlerindeki şok hâlâ silinmemişti. Sırama oturduğum gibi arkamda bir hareketlilik hissettim. Özgün elindeki küçük kağıt topu duvar kenarında olan birine fırlatmıştı.

"Kerim, gözlerini oyarım senin. Dön lan önüne." Gülmek istedim. Sadece bir saniye sonra zil çaldı.

"Özge?" Dedi Özgür inanamıyormuş gibi. Özgün'ün yanından kalktı ve şok içinde yerinden fırlayıp giden çocuğun yerine oturdu. "Özge'm?" Sesindeki bariz şaşkınlıktı. Rüya gördüğünü mü düşünüyordu? Çünkü ben de tam olarak öyle düşünüyordum. Elleri kestane rengi saçlarıma gitti, parmaklarının ucuyla saçlarımı okşadı. "Sen gerçekten buradasın, değil mi?"

"Buradayım Özgür'üm." Dedim onun gibi isminin sonuna iyelik eki getirerek. Ona böyle hitap etmek hoşuma gitmişti.

"Yok ben hâlâ inanmıyorum," dedi burnumun dibine girip beni inceleyen Özgün. Sesli bir şekilde güldüm. "Gülüşü de aynı Özge'ye benziyor." Daha fazla güldüm. "Özgür, Özge gerçekten burada mı? Eğer rüya görüyorsam bile sakın beni uyandırma." Dedi hayran hayran bana bakarak. Özgür hâlâ suratıma bakmakla meşgul olduğu için tepki vermedi. Özgün'ün şaşkın haline dayanamayıp yanağından öptüm.

"Ben, gerçekten buradayım." Kendim bile inanamıyordum bu gerçeğe. Yanağından öpünce iyiden iyiye afalladı. İkisi de bir an da ayağa kalktı.

"Burada lan, Özge burada!" Aynı anda bağırıp erkekçe sarılmalarıyla sınıftaki birkaç yüz bize döndü. Onları gülerek izledim. "Burada, burada!" Sarılmayı kesmezken bir an da Özgün elimden tutup beni de ayağa kaldırdı, beni aralarına aldılar. Kemiklerimiz kırılacak şekilde sarılırken gülmeden edemedim. Teneffüs bitiş zili çaldığında onları zar zor sakinkeştirip yerlerine oturttum ve ben de kendi yerime oturdum. Ama sırama oturmamla yine arkamı dönüp hülyalı hülyalı ikisine baktım.

Kestik ve BaştanWhere stories live. Discover now