elli iki.

8.4K 801 158
                                    

Selam.

Yazım yanlışlarım için üzgünüm.

Keyifli okumalar<3

*

Eve geleli yaklaşık beş gün olmuştu ve ben beş gündür sadece yatıyordum. Gün boyu. Eh, bacaklarımın halini düşünürsek pek bir şey yapmam beklenemezdi ancak gün boyu sadece yatmak son derece sıkıcı oluyordu. Abimlerin benim için endişelenmesi de bu işe tuz biber olmuştu, yemeğimi bile yattığım yerde yiyordum. Sadece tuvaletim geldiği zaman yattığım yerden çıkabiliyordum, o zamanlarda da birisi beni taşımak için gönüllü oluyordu.

Evet, onlar benim ailemdi ancak utanıyordum işte. Tuvalet ihtiyacımı bile tek başıma karşılayamamak gururumu kırıyordu. Bunu onlara yansıtmasam da içim hüzünle dolup taşıyordu. Bacaklarımın ne zaman düzeleceği hakkında en ufak bir fikrimin bile olmayışı canımı çok yakıyordu. Özgürlüğüme yeni kavuştuğumda tekrar eve, hatta daha kötüsü bir kanepeye hapis olmuştum. Tüm bu olumsuzluklar içinde belki de en iyi olan şey, belimin acısının biraz daha hafiflemesiydi.

Hiç hareket edemediğim için de geceleri uyumakta da zorluk çekiyordum. Açık televizyondan saatin kaç olduğuna baktım.

03.40

Sıkıntıyla ofladım yattığım yerde. Abimlere iki gün önce beni salona taşımaları için adeta yalvarmıştım, Özgür ve Özgün ile aynı odada kalınca ilgilenecek tek bir şey bile olmadığı için daha çok sıkılıyordum. Abim bunun kötü bir fikir olduğu konusunda diretse de ısrarlarıma dayanamamıştı. Ama şu an abimi dinlemiş olmayı çok isterdim. Tuvalete gitmem gerekiyordu ve buradan sesimi duyurmak daha zor olacaktı. Hele ki Özgür ve Özgün'e! Aynı odada kaldığımız zamanlarda bile sesimi duymazlardı, uykuları aşırı derecede ağırdı.

Ben denesem ne olurdu ki? Hem doktor her şeyi benim çabama bağlı kılmıştı.

İçime ansızın bir özgüven geldiğinde üstümdeki battaniyeyi savurdum kenara doğru. Heyecanla içime derin bir nefes çekerken bile içimde zerre ümitsizliğe yer yoktu. Belki daha erkendi bunu denemek için ancak şu son beş gündür yaşadığım utancı, üzümtüyü neredeyse hiçbir zaman yaşayamamıştım. Ellerimle kanepeden destek alıp doğruldum. Ellerimi bu defa bacaklarıma atıp bir yükmüşüm gibi taşıdım bacaklarımı. Bu görüntü hassas olan ben için yeterli bir ağlama sebebiydi. Bacaklarım sanki hiç yoktu, oradan oraya kaldırıp sürüklediğim bir eşyadan farksızdı şu an için. Özgüvenim zedelense de pes etmek istemiyordum. İşte şimdi oturur pozisyona gelmiştim, heyecanla ellerimi kanepeye biraz daha bastırıp destek aldım. Tek yapmam gereken şey sadece biraz ötemde duran tekerlekli sandalyeye ulaşmaktı, bunun için elimi uzatman yeterliydi ancak o kadar fazla ayağa kalkmak istiyordum ki elimi uzatmak bana yeterli gelmeyecekti.

Hadi Özge. Hadi.

"Allah'ım lütfen," diye yalvardım ilk denememden önce. "Lütfen yapabileyim." Dudaklarımı ısırıp bütün vücudumu sıktım ve kanepeden destek aldım. Ayağa kalkmamla yere sertçe çakılmam bir oldu. Ayağa kalktığım o birkaç salise de bacaklarım öylesine yoktu ki sanki gövdemin üstünde durmuştum. Hazırda bekleyen göz yaşlarım akmaya başlarken hıçkırdım ama hemen elimle ağzımı kapadım. Gecenin bir yarısı kimseyi ağlama sesimle uyandırmak istemiyordum. Şimdi nasıl kalkacaktım yerden? Bir işe girişip ayağa kalkmış ve bir saniye bile geçmeden yere sertçe düşmüştüm ama ayağa kalkıp tekrar yattığım yere uzanmak bundan daha zor bir işti. Kolay bile olsa özgüvenim yere düşen cam gibi tuzla buz olmuştu, şu an en basit şeyi bile yapamazmış gibiydim. Tüm bunlar bir yana düşmemek için sandalyeye tutunduğumdan sandalye de ellerimin arasından öylece kayıp gitmişti ve şimdi elimi uzatsam da uzanamayacak durumdaydım. Ağlamamı bastırmaya çalıştım ama yapamadım ve daha çok ağlamaya başladım. Ayakta bir saniye bile duramamak biraz önce düşündüğümden daha çok acı vermişti bana. Aklım sürekli beş dakika önceki düşüşüme kayıyor ve ağlayışım hızlanıyordu.

Kestik ve BaştanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin