kırk üç.

8.3K 1.1K 158
                                    

Selam selam.

Nasılsınız?

Yazım yanlışlarım için üzgünüm.

Keyifli okumalaar<3

*

Buğulu gözlerimin ardından Sefa abimin dizlerinin üstüne çöküp bana kollarını açtığını gördüm ve bu hızımı daha çok arttırma sebep oldu. Koştuğum süre bana saatler gibi gelse de sadece bir dakika sonra Sefa abimin kollarındaydım. Gücümü abimin üstünde deniyor gibi sımsıkı sarıldım. "Abi?" Dedim.  Bu anın gerçek olup olmadığını öğrenmek istiyordum bir an önce. "Abi?"

"Küçük paçozum?" Bana özel olarak kullandığı kelimeyi duyar duymaz ağlamaya başladım. Özlemin verdiği yakıcı his, az sonra yaşayacağım şeylerin gerginliği, şaşkınlık hepsi bir araya toplanmıştı sanki. Ama hepsinden ağır basan, özlemdi. Abime ne kadar sıkı sarılırsam sarılayım özlemim geçmiyordu, ona olan hasretim bir türlü dinmiyordu. Kokusunu derince içime çektim ve bir kez daha bu anın gerçek olduğuna kanaat getirdim.

"Seni çok özledim." Dedim ama sesim fısıltı gibi çıkmıştı. Yüksek sesle konuşursam sesimin çatlayacağından korkuyordum. "Çok özledim." Tam ihtiyacım olduğu an yanı başımda olması nasıl bir mucizeydi?

"Ben de seni çok özledim küçük paçozum." Dedi saçlarımı okşayarak. Abime sarılmayı bırakmadım, bırakmak istemiyordum. Sanki sarılmayı bırakırsam uçup gidecekmiş gibi bir his peydah olmuştu içime. Ya bıraktığım an kaybolursa? Abimin kendine has kokusunu içime çektim bu düşüncenin kaybolması için. "Çok, çok özledim."

Abim burada. Burada. Bana sarılıyor, saçımı okşuyor.

"Gitme bir daha," diye sızlandım küçük bir çocuk gibi. "Ben seni çok özlüyorum, gitme bir daha." Beni kendinden ayırmadı ama sarılışının sıklaştığını hissettim.

"Gitmek yok," dedi sessizce. Onun da ağladığı hissine kapıldım. "Bir daha seni, sizi bırakmak yok." Derin bir nefes aldı. "Çok özlemişim be." Diyerek sertçe saçlarımdan öptü. Beni kendinden ayırdı ve yüzüme baktı. Ben de abimin suratını inceledim uzun uzun.

Abim gerçekten buradaydı.

Tekrar ağlamak istesem de kendimi tuttum. Sadece güzel yüzünü inceledim. "Ben de sana ait bir şey var, küçük paçozum." Dedi sırıtarak. Gülüşü beni güldürmeye ve tüm gerginliğimi atmama sebep oldu. Pantolonun cebinden kolyemi çıkardığında gülümsedim.

Kolyeni de bir köşeye atar, hatırlamaz bile.

Atmamıştı işte, hatırlamıştı! Tek bir zarar bile gelmemişti kolyeme! Unutmamıştı! "Unutmamışsın," deyiverdim birden. Sefa abimin bu kolyeyi canı pahasına koruyacağını bilsem de o adamın söyledikleri sürekli zihnimde yankılanıyordu.

"Tabii ki unutmam." Deyip burun kıvırdı. "Hakaret sayarım." Dedi kibirli bir ses tonuyla. Dalga geçer gibi olan yüz ifadesini bile özlediğim için sadece yüzüne bakıp gülümsemekle yetindim.

"Mahkemek bir dakika sonra başlayacak." Avukatın sesiyle güzel anın büyüsü bozuldu. Kocaman binaya doğru ilerlerken gerginlik yine tüm vücudumu esir almıştı. O kısacık mesafeyi bile yürürken Sefa abimin eline yapıştım, bir saniye bile ayrı kalmak istemiyordum abimden. Tekrar gitmeyecek bile olsa içimde hâlâ aynı korku vardı. "Siz şu tarafa geçin." Diyerek bana küçük bir bölme gösterdi avukat. Kafamı sallayıp bana gösterdiği yere geçtim. Karşı tarafın olduğu yere baktığımda Aynur Öz ile göz göze geldim ve bana sinsice baktı. Görgü tanıklarının olduğu yere baktığımda şaşkınlıktan hafifçe ağzım aralandı. Bu insanlar da kimdi böyle? Aklıma gelen yalancı şahitlik iddiasıyla ağlama krizine tutulmamak için kendimi sıktım ve yutkundum. Bu davayı kaybedeceğimize olan inancım daha çoktu şimdi. Gerçekten bu iğrençliği de yapmışlar mıydı?

Kestik ve BaştanWhere stories live. Discover now