yirmi beş.

17.3K 1.7K 468
                                    

Selaam.

Yazım yanlışlarım için kusuruma bakmayın lütfen.

Keyifli okumalaar<3

*
-Özgün-

Okul yolunda üçümüz de heyecanlı heyecanlı eve koşturduk. Bunun sebebi elbette Özge'yi görecek olmamızdı. Geçen her saniyenin beni ona bağladığını fark etmem uzun sürmemişti ve bundan şikayetçi değildim.

Özge...

Benim için, daha doğrusu bizim için, mucizeydi Özge. Biz hep birbirimizi çok düşünürdük, biz hep birbirimize ölümüne sahip çıkardık ama Özge'nin bir an da hayatımıza dahil olup bizi düşünmesi, koruyup kollaması bizim için ifade edilmesi zordu. Sefa abim hastalandığında onunla ilgileniyordu, Eren kavga ettiği zaman korkusunu hiçe sayıp dışarı çıkmıştı ve kendinden büyük biriyle tartışmıştı, bizi uyandırmaya kıyamayıp çantalarımızı düzenliyordu, Cihan abim sırf eve yorgun geliyor diye tüm sorumluluğu üstüne almıştı.

Özge, bizim annemiz gibiydi.

Evet, kesinlikle Özge annemiz gibiydi. Bu kavrama yabancıydım ama öyleydi işte.

Yüzümde beliren gülümsemeyle adımlarımı hızlandırdım. Özgür ve Eren'de bana uyum sağladı.

"Her gün şu yolu koşarak geliyoruz resmen," dedi Özgür gülerek. Ben de güldüm, haklıydı. Okuldan çıkıp eve gelmemiz beş dakika bile sürmüyordu.

Hepsi senin şu gülümsemen için be kızım.

"Hoş geldiniz," dedi cıvıl cıvıl sesiyle. Hava soğuktu ama onun sesiyle ısındığımı hissettim. Bizi gördüğü zaman hep mutlu olurdu ama son bir haftadır onda bir değişiklik vardı. Yüzüne renk gelmişti, durup dururken Sefa abimle bakışıyor ve sırıtıyordu. Bir şey olmuştu ve bizden bunu saklıyordu, Cihan abim ve Sefa abim de bunu biliyordu. Kaç kere Özgür ile onu sıkıştırıp öğrenmeye çalışsak da bizi her zamanki halim diye geçiştirmişti.

Bir kez daha bizden ne gizlediğini merak ettim.

"Hoş bulduk güzelim." Dedim yanağından makas alarak. Benim hareketimle güzel tebessümü daha geniş bir hal aldı. Odalara üstümüzü değiştirmek için girdiğimiz sırada Cihan abim aradı.

"Efendim abi?" Arkadan gelen gürültüler birkaç saniye sonra kesildi.

"Aslanım sana bir liste göndereceğim gidip marketten alabilir misin? Ben bugün biraz yoğunum."

"Giderim tabii abi, sen gönder listeyi." Dedim hiç tereddüt etmeden.

İş çıkış saatinde marketler tıklım tıklım oluyordu ve o kalabalığın içine girmek insanı daha çok yoruyordu. Hem abimin daha fazla yorulmasını istemiyordum. Telefonu kapattıktan birkaç saniye sonra listeyi gönderdi, pantolonumun cebinden cüzdanımı çıkardım ve eşortmanımın cebine koydum.

Mutfağa geçtiğimde Özge'nin yemek yaptığını gördüm ve gülümsedim. Onun burada olduğunu bilmek ve bir şeyler yaptığını izlemek o kadar huzur vericiydi ki. Her saniye gerçekliğini sorguluyordum ve içimdeki dürtü sürekli gidip gitmediğini kontrol etmemi istiyordu.

Ya bir gün bir şey olur da birbirimizden ayrılmak zorunda kalırsak?

Hayır.

Hayır, böyle bir şey olmazdı. İzin vermezdim.

Daha fazla gereksiz yere paronaklaşmayı kestim ve yanına yanaştım. "Markete gidiyorum, istediğin bir şey var mı?"

"Ped alabilir misin bana?" Kafa salladığımda yanağımdan öptü ve işine devam etti. İçimi çektim.

Kestik ve BaştanWhere stories live. Discover now