elli beş.

4.9K 659 77
                                    

Selaam.

Nasılsınız?

Çok az kaldı bitmesine('

Ehe azıcık duygulandım...

Neyse, yazım yanlışlarım için üzgünüm. Keyifli okumalaar<3

*

O günün üzerinden tam iki hafta geçmişti.

Tam iki hafta. 14 gün.

Bartu ile dışarı çıktığımız gün güzel olsa da beni birçok açıdan hırslandıran bir dönüm noktası olmuştu.

Melis'in gelip arsızca konuşması, marketteki insanların suratıma safi bir acıyla bakması... Yedirememiştim kendime. Bartu'yla denize gitmemeyi,  insanların beni onun yanına yakıştırmamasını, insanların arkamdan konuşmasını yedirememiştim kendime. Ben bu kadar güçsüz müydüm? Ben yerimde çakılıp kalacak biri miydim? Ben pes edecek biri miydim? Değildim işte, değildim. Ben yerimde çakılıp kalamazdım, yürüyemediğim için pes edip sürekli ağlayıp sızlayamazdım. Bu bana yakışmazdı, kendime yakıştırmıyordum bunu.

Güçlü ol.

Diye tekrarladım. Şu iki haftada tek yapmaya çalıştığım şey buydu, güçlü olmak. Kendimi artık bir yana bırakmıştım, ailem için güçlü olmalıydım. Beni her ne olursa olsun destekleyen, seven, el üstünde tutan ailem için güçlü durmalıydım.

Dolu gözlerimi kırpıştırdım ve son iki saattir yaptığım gibi tekrardan dolabın köşesine tutundum. Ellerim dolabı sımsıkı kavradığında yutkundum ve ciğerime daha çok hava çektim.

Hadi Özge, yap şunu.

Ayakta öylece dolaba sımsıkı yapışmış bir şekilde dururken gözlerimi sımsıkı kapattım. Dolabı hiç bırakmadan tutunarak küçük adımlar atmaya başladım. "Çok iyi gidiyorsun," diye kendimi teşvik etmeye çalıştım. "Daha fazla yürüyebileceğini biliyorsun." Abimlerin, üçüzlerimin, kardeşimün, Bartu'nun... Hiçbirinin haberi yoktu bu gizli çabamadan. Elbette onlar yanımda olduğu zamanlarda da alıştırma yapıyordum ancak işin büyük kısmını kendime saklamıştım. Günün birinde, dışarı çıktığım zamanki gibi birden ailemin önüne geçip yürümemin haklı gururunu yaşamak istiyordum. Onlara sürpriz yapmak istiyordum.

Birden karşılarına dikileceğimde nasıl tepki vereceklerini düşlemek bile içimin kıpır kıpır olmasına sebep oldu ve özgüvenle dolduğumu hissettim. "Allah'ım lütfen..." Diye yalvardım bilinçsizce. Tekerlekli sandalyemden ne kadar uzaklaştığımı görmek için kafamı çevirdiğimde bu defa mutluluktan dolmuştu gözlerim. Sandalye fazlasıyla uzağımda kalmıştı, ailemin tepkisini hayâl etmek bana öylesine bir güç vermişti ki şu ana kadar yaptığımın en iyisini yapmıştım.

Yorulduğumu hissedince kanepenin başına hafifçe çöktüm. Kalbim göğüs kafesimden atacak gibiydi! Ben resmen yürümüştüm yahu!

Bacaklarım yorulmasaydı daha fazla yürüyecek potansiyele sahiptim ancak uzun zamandır sadece oturup yattığım için hemen yoruluyordu bacaklarım.

Önemli olan bu değil!

Diye sevinçle haykırdı iç sesim. Evet, önemli olan bu değildi! Sonuç olarak yürümüştüm. Pencereden Özgür ve Özgün'ün elinde poşetlerle geldiğini görünce telaşlandım ve beklenmeyecek bir hızla kalktım yerimden. Özgür ve Özgün'ün benş böyle görüp de sürprizimin bozulmasını hiç istemiyordum. Sürpriz yapacaksam eğer her şey en kusursuz haliyle olmalıydı.

Yürürken yine duvardan destek aldım ama bu defa geldiğim yolu daha hızla yürüdüm. Bu benim sevinçten çılgına dönemem için yeterli gelmişti elbette. Sadece bir dakika sonra zil çalınca sırıtmamı bastırmaya gerek görmeyip kapıyı açmak için tekerlekli sandalyeyi hareket ettirdim. "Hoş geldiniz bebişlerim." Dedim neşeyle şakıyarak.

Kestik ve BaştanWhere stories live. Discover now