kırk bir.

10K 1.1K 101
                                    

Selaaam.

Nasılsınız? Umarım her şey yolundadır.

Ay bu bölümü hem Yağız'ın hem de Bartu'nun ağzından okuyacağız.

Yazım yanlışlarım için özür dilerim.

Keyifli okumalaar.

*

-Bartu-

"Ben sana aşık oldum Özge." Dedim en sonunda. Belki itiraf etmek için erkendi ama daha fazla içimde tutamıyordum, en azından ona karşı hissettiğim duyguların büyüklüğünü anlasın istiyordum. Tepki vermedi. Bekledim. Yine tepki vermedi. Geçen her dakika korkumu ikiye katladı, neden cevap vermiyordu? Tüm olanları yanlış anlama ihtimalim var mıydı? Korkuyla yutkundum ve titreyen elimin belli olmaması için elimi yumruk yaptım. Zar zor gülümseyip anlayışlı bir tonda konuştum. "Bir şey söylemek zorunda değilsin Özge. Ben sadece hislerimi bil istedim." Dedim gülümseyerek. Oysa bunun tam tersini istiyordum, bana bir şeyler söylemesini istiyordum. Bir şeyler söylemese bile sadece ufak bir tebessüm etmesi benim için yeterli olurdu. Ayağa kalktım ama kendime birkaç dakika önce verdiğim tüm telkinler boşa çıktı ve gözlerim anında yaşla doldu. Kendi kendime kızdım, ağlamaya hakkım yoktu ki. Buraya gelirken bu ihtimale kendimi hazırlamıştım ama gerçekle böyle açık açık yüzleşmek çok zoruma gitmişti.

Yanlış anlamışsın.

Dişlerimi sıktım. "Güya yoğurdu taşıyan benim ama yorulan sensin." Diyerek güldüm. Biraz daha gülersem bu gülüşün ağlamaya dönmesi çok yakındı. Sadece eve gidip boşluğa bakmak istiyordum. "Hadi gidelim, abinler merak etmesin." Yoğurdu elime alıp ayaklandım. Ağlamamak adına sürekli konuşup gülüyordum ama hepsi sahteydi. "Yanlış anlamışım." Diye mırıldandım onun duyamayacağı bir halde. Benden hoşlandığını ve bu itirafı yaptığımda bana karşılık vereceğini sanmıştım. "Özge, bak gerçekten bir şey söylemek zorunda değilsin. Ben sadece bir şeyleri bil-"

"Bartu?" Diyerek bileğimden tuttu. Bu tutuşu bile üzüntüden dişlerimi sıkmama sebep olmuştu. "Beni sadece bir dakika dinler misin?" Dedi nazikçe. Söyleyeceği şey her neyse olumsuz olacağını ve beni daha fazla üzeceğini düşündüğüm için kabul etmek istemedim ama bana bakışıyla kabul etmekten başka çarem kalmadı. Tekrar yanına oturdum. "Tahmin edersin ki daha önce hiç böyle şeylerle karşılaşmadım." Gülümsemeden edemedim. Hakkım olmamasına rağmen içim rahatlamıştı. "Bartu?"

"Özge?"

"Ben senden çok hoşlanıyorum!" Nefesim kesildi. Mecazi anlamda değil, gerçek anlamda nefesim kesilmişti. Öylesine şaşkın ve öylesine inanmaz haldeydim ki ne yapmam gerektiğine karar veremedim. Doğru duymuştum, değil mi? Bana, benden çok hoşlandığını söylemişti değil mi? Sıcak havaya rağmen ellerimin üşüdüğünü hissettim.

"Allah be!" Ayağa fırlayınca elimdeki yoğurt yere yuvarlandı, anın heyecanıyla yoğurdu tamamen unutmuştum. Yüksek sesle söylenerek yoğurdu tutmak için peşinden koşturdum. Tam bu sırada Özge'nin kahkahasını duydum, yoğurdu yakalamama çabama rağmen kahkahasının güzelliğiyle gülümsemeden edemedim. "Tam duyamadım?" Dedim çok iyi duymama rağmen. Sadece o cümle ağzından bir kere daha duymak istiyordum, bu yaşadığım anın gerçek olup olmadığına tam anlamıyla ikna olmam gerekiyordu. Bir kez daha benden çok çok hoşlandığını söylerken etrafımızdaki her şey anlamını yitirdi, sadece o vardı. Ne yanımızdan geçen kedi, ne yanı başımızda duran ağaç, ne önümüzden koşturarak geçen çocuklar... Hiçbirini gözüm görmedi, kulağım duymadı. "Artık sana sarılabilir miyim?" Diyerek müsaade istedim. Dans ederken ona bir nevi sarılmıştım ama bu farklı olacaktı işte, ona olan hislerimin ne denli büyük olduğunu bilerek, bana karşı bir şeyler hissettiğini bilerek sarılacaktım ona. Her şeyin çok farklı olduğunu ve olacağını bilerek sımsıkı sarılacaktım Özge'ye. Elimi uzattığımda hiç tereddüt dahi etmeden elimi tutup ayağa kalktı. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi, gözlerimi kapattım ve kokusunu içime çektim. Gerçekti. Her şey gerçekti. Özge'ye aşık olduğumu itiraf etmiştim, benden hoşlandığını söylemişti ve tüm bunları bilerek birbirimize sarılıyorduk. İkimizin sarılışı da aynı anda kuvvetlenince gülümsemeden edemedim. "Seni hiç bırakmayacağım." Deyiverdim bir an da. "Belki şu an verdiğim söz sana saçma ve erken geliyordur ama söz Özge." Benim için erkeni veya geçi yoktu, sadece bu sözün içimde bir yerde kesin oluşu vardı. Bir an da bana yaklaşmasıyla allak bullak oldum, yanağıma hafif bir öpücük kondurduktan sonra koşar adam yanımdan ayrıldı.

Kestik ve BaştanWhere stories live. Discover now