5: Espiri anlayışından öptüğüm.

71.8K 5.7K 832
                                    


Altımda çakma eşortmanım-ya da eşofman ya da eşofurtman yoksa haşofman mıydı? ne ise işte kısaca pijama-  üzerimde Lakers sweat'i, ayaklarımda spor ayakkabılarım dışarı fırladım. Annemle karşılaşırsam valla ibret-i alem olsun diye tutar  beni çamaşır ipine asardı yani, öyle bir kadın.

Saçlarım koyu kahverengi, at kuyruğu olduğu halde belime kadar geliyor. Saçımı en son 15 yaşımdayken bir anlık depresyon ile küte vurduğumdan beri kestirmiyorum.Koca popom, uzun saçlarım ve popomla orantılı giden göğüslerim.

Ay bir de ayva göbeğim var.

Pek kilolu sayılmasam da, hafiften şişko bir kızım. En son tartıldığımda 61 kiloydum, madem memleketimin plakasıyla aynı kiloda değilim, memleketime en yakın il Trabzonun plaka koduyla aynı olayım bari diyerek daha kilo almamaya çalışıyorum.

Etki ediyor mu,bilinmez.

5 yaşından 15 yaşına yaklaşık on tane çocuk karşımda sıralanmış dururken ben ellerim cebimde etrafı izliyordum. Ortada sıçan oynamaya karar verdik. Hiçbir zaman ortada olan sıçanlardan biri olmazdım. Her zaman topu atan keskin nişancı olurdum. Kollarım kopana kadar top fırlatır, sonra kafam annem tarafından koparılmasın diye acısını sessiz sessiz çekerdim.

Önce sakin sakin-ne sakini  Yana Sungu dansı yapan kızıldereliler gibiydik- oynadık. Gelene geçene top fırlatıyor, 5 gün öncesinin öcünü alıyordum. Sonra küçük bir canavar elinde su balonlarıyla geldi.

Bizim mahallenin çocuğuysanız, birinin elinde su balonu görünce yapmanız gereken bellidir: Yana yakıla analardan para istenir. Bakkal Hüsnüden 10 paket su balonu alınır, o balonlar evde bir güzel doldurulur, bir BİM poşetine konarak savaşa gelinir.

Ve nedense bu durum son zamanlarda, yaşıyor olabileceğim son su balonu savaşlarıdır düşüncesiyle beni üzüyordu. 

Hiçbir şey anlamadan kafama inen su balonuyla etrafa ilk kez dev görmüş Jon Snow bakışları atmaya başladım.  İlk balon her zaman insanı şoke ederdi, bu da su balonu savaşlarının yazılı olmayan bir kuralıydı.

Manda  ve himaye  tekniğiyle küçükleri sömürerek  poşetlerinden balon çoğuruyor, keskin nişancı dürtülerim ile  tek atışta hedeflerimi vuruyordum.

Kafamın tepesine yediğim balona kadar.

İlk balon ne kadar şok ediciyse, kafanızın tepesine yediğiniz balon da öyleydi. Çünkü düşmanların hepsi sizden küçüktü, ve kafanızın tepesini isabet ettirmeleri imkansızdı!

Pislik yârim, cama çıkmış elindeki su dolu balonları Mr.Smith bakışıyla kafama kafama atarken Mrs.Smith olduğumu düşündüm. Brad Pitt'im tamam, tek ihtiyacım olan parmak uçlarımdan saç diplerime kadar bir estetik operasyon.

Her attığı balonun arkasından bir kelime söylüyordu ve ben kafamdaki Patch Cipriano'mun elinde balon olmasını coolluğuna yakıştıramayarak öylece donuma kadar ıslanıyordum.

"Bir."  Kırmızı küçük su balonu kafama indi.

"Daha." Bu sefer mavi.

"Sessiz" Pembe.

"Ol" Sarı.

"Demeyeceğim."  En son sanki söylediklerini mühürlermiş gibi yeşil balon atmıştı espiri anlayışından öptüğüm.

Sonra yine beni kışkışladı. "Kaybol."

Yahu adam, sen o balonları nereden buldun. Hadi buldun ben şimdi seni tuvalet musluğuna eğilmiş su balonu doldururken nasıl hayal ederim? Hadi ettim, sen nasıl güzel atıyorsun öyle o balonları. Gökkuşağı görmüş gibi yerdeki rengarenk patlamış balonların parçalarına baka baka geri gittim. 

Her tarafım ıslanmış bir haldeyken biraz daha geri geri çekilerek camdan bana bakan adamla göz göze geldim. "Bunun öcünü alırım deniz anası."

"Heyecanla bekliyorum teneke." dedi içeriye girmeden önce.

Daha sonra ıpıslak halimle savaşa devam ederken, bir yandan da alacağım intikamın fikriyle pis pis gülümsüyordum veresiye veren peşin alan tablosundaki peşin alan göbekli adam misali.

Planımı çoktan kurmuştum.

Ben hazırım Rıza baba!

Kafamı çevirince Yiğit tam suratımın ortasına balonu attığında bir sendeledim. Gözlerimin kırpıştırıp duruyor, gözüme giren saçlarımı çekiştiriyordum. "Napıyosun manyak!!"

"Şşşşt," dedi tek eliyle sessiz ol işareti yapıp diğeri le bir su balonunu tam göğsüme atarken. "Savaşta her şey mübahtır. Eğer mermin bittiyse, geç köşeye ölmüş taklidi yap."

"Pislik!!! Arkadan vurur mu insan kardeşini!! Ayı mısın sen öldü taklidi yapsam rahat bırakacakmış!! Yanmış tava sapı!!! Çürümüş çay demi!!! Haş iki o'lar dürtsün seni psikopat!!"

"Ehhhh, çok konuştun ama gereksiz." Bu sefer balonu tam ağzıma isabet ettirince tam Road Runner gibi bik bikleyip peşinden koşacaktım ki, Yiğit tepesine balonu yeyince etrafa gözüne far tutulmuş tavşan gibi bakmaya başladı. İşte ilk ve tepeye yenilen balonun ettiği  kombo şokun resmi bu Abidin.. "Kim attı lan onu!!!!"

Etrafındaki çocuklara bakarken ben kafamı usul usul yukarıya çevirip Deniz anasına baktım. Saf Yiğit bana balon fırlatmak ile meşgul olduğundan balonun havadan geldiğini görememiş olabilirdi ama ben görmüştüm.

"Yanlış hedef Deniz anası, ben burada duruyorum bak."

"Sana atmak istesem atardım zaten." 

Kaşlarımı kaldırmaya çalıştım ama yukarıya bakıyor olduğum için otomatik olarak yerlerine indiler. "Hayırdır, haberim olmadan barış mı imzaladık?"

Kollarını yasladığı camdan içeri girmeden önce "Yok," dedi. "Sadece haksız rekabete karşıyım."

"Hadi ya, bunu bir kaç metre yukarıda olduğundan bir şey yapamayacağım bir su balonu atıcısının söylemesi de ne garip."

"Karşı karşıya olsak asıl haksız rekabet olurdu," dedi sırıtarak "Sana dayanabilen bir insan evladı yaşıyor mu, emin değilim."

Camı kapatıp içeri girdiğinde bile gözlerimi kırpıştırmaya devam ediyordum. Yiğit yanıma geldi. "Sen gördün mü kim attı?!!"

"Hı hı gördüm," dedim. "Allah'ın sopası yok ki diye bir cümle duymuş muydun?"


Doğuştan RahatWhere stories live. Discover now