55-Part III: Ayarsız nezaketini ağaçlarda kovalasınlar!

34.5K 2.4K 661
                                    



Selamlar efenim,

3000 kelimeyi oturup bir anda yazıyorum bir şey olmuyo şu girişe ne yazsam diye düşünürken resmen saatlerimi harcıyorum ya. Önce diyorum yazmıyım sadece bölüm olsun sonra diyorum ayıp ayıp insanlar o kadar zahmet ediyo okuyo bir merhabayı mı çok görüyorsun.

Ihm, normalde şuraya mesela isteklerimi şikayetlerimi falan sıralamam gerekiyor dimi? Yok istemiyom ya desem de demesem de değişmiyor ne de olsa, hem de ne gerek var zaten beni bilen biliyo dimi?

Üç tane hikayeyi aynı anda yürütmeye çalışan bir dangalak olduğumdan mütevellit midir nedir, resmen bir haftadır laptop kucağıma yapışmış halde geziyorum. Cidden. Babam evde internet çocuuu nerdesin diye geziniyor. Ama pes etmiyorum, bakayım bu şekilde devam edebilirsem haftada ya da iki haftada bir falan yeni bölüm atmayı düşünüyorum.

Okuyan, yorum yapan, mesaj atan, voteleyen herkese çok teşekkür ederim.

Öptüm sizi, adios!!

Yaklaşık on dakikadır yeşil pamuk şekerinin E141 ve E100 renk maddelerinin ıspanak ile karışımından oluştuğunu anlatıp diğer gıda boyalarına kıyasla daha sağlıklı olduğuna ikna etmeye çalışıyordum. Yeşil ise kollarını birbirine bağlamış omuzlarını çocuk gibi aşağı yukarı silkip duruyor ve "Banane çok sağlıklıysa sen ye de belki beynine vitamin olur." diyordu. Sabrımın son sınırlarını bile geçeli çok olmuştu da, hala sınır ihlali yaptığım için önümü kesen bir polis nöron yoktu. Gerçi nöronlar tek tek gelmezdi şimdi burada size birkaç sayfa sinir sistemini anlatırdım da, ne gerek var. Vakti değerli insanım sonuçta. Ama bu şekilde devam ederse cidden çubuğu mubuğu her şeyiyle yeşil pamuk şekeri yiyecektim.

"Şimdi yiyo musun yemiyo musun?"

"Yemiyorum."

İki saniyelik gözlerimi gökyüzüne diktikten sonra "Peki," dedim. " Yemezsen yeme, bende gider geri veririm."

"Deniz anası bilgin olsun, yemiyorum."

"Yemediğini gayet net görebiliyorum." dedim kaşlarımı çatarken. "Yaşam felsefeni varlığıma uyuzluk yapmak olarak değiştirdiğini de biliyorum."

"Bunu yeni mi anladın?" Sevimli sevimli gülümsedi. "Değiştirmedim, sadece varlık kısmına büyük harflerle bir denizanası ekledim." Çattığım kaşlarımın ortasına dokunurken gülüşü sırıtmaya dönüşüyor. "İçine bir şey sakladın dimi?"

Anatomiye giriş ilk slayt. İnsan vücudunun yapı ve fonksiyonlarını inceleyen bilim Anatomidir. İlk dersimize giren 80li yaşlarının sonlarında olup anlattığı derse tezat bir insan olan Profesör Hamdi Beyi hatırladım nedense. Sınıfın ortasına diktiği iskeletin farklı farklı yerlerine tutuyor,el parmaklarını zavallı iskelet Os-manın olmayan burnuna sokmaya çalışıyor ve soruyordu: Şu an ne yaptığımı gram anlamıyorsunuz değil mi?

Bir amfi dolusu heyecandan ölmemeye, aşırı adrenalinden bayılmamaya çalışan doktor adayları.. Sivrilmek isteyenler elini kaldırıyor, saçma saçma cevaplar veriyorlar ve profesör sadece gülümsüyor. Gözlerime baktığında bir an sanki koskoca amfide tekmişim, bana ders anlatıyormuş gibi hissediyorum. "Senin bir fikrin yok mu?" diye soruyor.

Ayağa kalkmalı mıyım kalkmamalı mıyım problemini hızlıca çözdükten sonra "Belki de her hareketin altında bir şey aramamamız gerektiğini anlatıyorsunuzdur?" diyorum. Suyun kaldırma kuvvetini bulmuş Arşimet edası ile bir anda fırlıyor. "İşte!" diyor işaret parmağını bana doğru uzatırken. "Tam olarak, anlatmamaya çalıştığım şey bu!"

Doğuştan RahatWhere stories live. Discover now