35: Zeki yarim.

51.7K 4.5K 131
                                    

Merhaba gençler beni özlediniz miii?(niyemiş özleyelim-göz deviren emoji-) ben özledim valla.
Öncelikle; bu hikaye görmesi gereken ilgiyi görmüyor, saçma sapan yazılıp bi ton okuyanı olan hikayelerdense bu hikaye hakediyor tarzı yapılan yorumlara değineceğim. En başından beri diyorum ben bu zımbırtıyı bi karşılık için yazmıyorum, eğlenmek için yazıyorum ve eğer ki on parmağım kadar bile okuyucum varsa benim için yeterli, hepinizin ismi aklımda kalıyor en azından, ileride 500k da olsa 1m de olsa, yanımda olanlar benim için her zaman en özeli olacak. O yüzden, siz yetiyorsunuz bana beybimler, gerisi noproblemoo.
Son bölümden sonra 2k artmışız(havai fişek) çok çok mutlu oldum ehe ehe.
Bu bölüm 13knın şerefine!!
Tanışmak isteyen mesaj atabilir, insan yemiyorum kskashjdj
Yorum atan voteleyen mesaj atıp destek olan tüm canikolara bol bol sevgiler, öpücükler.
Haydi kaçtım ben, mua mua.
Adios!

"Bi adamla aynı evde bi odada, yalnız olup heleki yatağının üzerinde otururken 1 dakika önce öpülmüşsen, o adama böyle bakmamalısın teneke."
"Nasıl bakıyorum ki?"
"Beni yine öp der gibi."
Omuz silktim. "Öp o zaman."
"Cesaretini sevdim küçük teneke. Ama şu an yatağımın üzerinden kalkman gerekiyor."
O an farkettiğim şeyle bir an durakladım.
Üzerimde zimmetime geçirdiğim yarimin tişörtü vardı.
Gömleğimi ve kotumu çıkarttığım için kendime küfredesim geldi.
Yataktan kalkıp gerindim, gerinince göğsüm acıdı, derin bi nefes alıp elimi yanığımın üstüne koydum.
"Aaa şimdi geldi aklıma bak. Yandığım gün annemi sormaya gelmiştin ya, neden?"
Gözlerini devirirken pür dikkat izliyor, hangi açıyla, gözbebekleri ne tarafa dönüyor inceliyordum.
"Annem Enis'i doğuracağına bi kız doğursaydı herşey daha iyi olurdu. Havlu kenarı örneği vermek için!"
"Niye bence iyi ki Enis'i-"
"Bi o cümlenin devamını getir bak ne yapıyorum seni."
"Allah Allah senin de kafana gece lambası fırlatırım bak."
Üzerime doğru gelirken korkmadım değil, ama Denizdi yani bu ne yapabilirdi ki?
Arkadaşlar, hiç bi zaman bi erkeği küçümsemeyin. Özellikle bu erkek sizden en az 20 santim uzun bir deveyse.
Sakin sakin geldi, eğildi, eğildi ve tüm gücüyle omzumu ısırdı ayı yarim.
"Allah'ını seversen Deniz anası bi ağzını açar mısın? Kolum orada mı bi bakayım."
Gülümsedi. "Dua et dilini koparmadım."
"Ihhhh ayı mısın Deniz ya. Deniz ayısı!"
Kolumu tuta tuta kapıya ilerledim. Kapıyı açtım, tam çıkacağım bi anda diğer taraftan açılınca tam kapıyla öpüşecektim ki bi el belimi sarıp beni geri çekti.
Bugün de öpüşme günü sanki, önce Deniz anası, sonra az daha kapı, ve şimdi Enisin göğsü.
Enisin göğsü?
Sırtım deniz anasının göğsüne dayalı, sanki suç üstü yapmaya çalışan FBI ajanıymış gibi odaya daldıran Enis sayesinde yüzüm Enisin göğsüne yapışmış bi haldeyken iki-biz-bu-dünyaya-fazlayız-kardeşler arasında tost olmuş vaziyetteydim.
"Ne yapıyorsunuz burada?"
"Sanane."
Beni orada unutup kavga etmeye devam ettiklerinde baktım beni görmüyorlar-görmemeleri normal resmen ikisiyle aramda boy mesafesi olarak Istanbul-Ankara mesafesi kadar mesafe var-yarimin ayaklarının üzerine basarken ellerimle de Enisin göğsünü ittirmeye başladım.
Ya ben nasıl bu kadar mal olmuşum acaba? Durup bi saniye olduğumuz pozisyona tekrar bakabilir miyiz?
Bak şimdi. Al geri al al al.. Biraz daha al..dur orda.. Biraz ileri al.. Bak görüyor musun? Buraya dikkat!
Sırtım tamamen deniz anasıyla bütünleşmiş haldeydi.
Her şeyiyle bütünleşmiş haldeydi.
Ne bekliyordum ki yani? Enis'i ittirirken kendimi de tüm gücümle Deniz'e bastırıyor olmam normal bişeydi.
"Ben buradayım hey! Görebiliyorsunuz değil mi? Tamam boyum 1.64 olabilir ama görünüyorumdur herhalde!"
Deniz anası sanki yeni farketmiş gibi belime koyduğu elini sıkılaştırırken ben yapışmış vücutlarımızı ayırmaya çalışıyordum.
"Tost oldum be burada ekmek kafalılar."
Enisin yüzündeki arsız gülümseme büyüdü, büyüdü.
"Tost falan ayıp oluyor."
"Enis ağzını yüzünü deştirtme bana. Lan gevşek gevşek gülme si-"
Elimi kaldırıp görmeden Denizin ağzını tutmaya çalıştım. Burnuna denk gelince de tutup sıktım.
"Rahat durun, hava zaten sıcak ayy öleceğim Enis çekil!"
"Bana çekil diyeceğine kendini ağabeyimden kazıyabilirsin halı tutucu."
Daha orada durabilirdik, tabi ben Enis'i çimdirmeseydim.
"Ne cimcikliyosun kızım manyak mısın!"
"Evet manyağım var mı!"
"Sen onu bunu boşver sonra alacağım burada neden olduğunun hesabını da ağabeyini gördüm kafasını yarmış."
Omuz silktim. "Biliyorum ben yaptım."
"Ne dedin?" Kaşlarını kaldırdı. "Kafasına gece lambası attım. Kaşınma seninkine de atarım."
Alt üstü bi lamba fırlattın sonra korkudan az daha camdan atlıyordun, Ramboymuş gibi ne bu havalar? Gelene geçene yok sana da atarım yok sana da.
Bay Okaliptüs her zamanki gibi beni yererken yarim ellerini belimden çektiği için odadan çıkıp salona ilerledim. Koltuğun üzerine bağdaş kurarak oturduktan sonra kollarımı birbirine bağladım.
Beş dakika sonra geldiklerinde elimi uzattım."Biriniz telefonunu verebilir mi? Annemi arayayım."
Denizin uzattığı telefonu aldım. "Zeki yarim,acaba şifresini girmeden ne yapabilirim telefonla? 112yi mi arayayım? Gerçi akşam babam Yiğiti geberteceği için lazım olacak çağırsak mı ne yapsak?"
Ikisi de kaşlarını kaldırmış bakarken ben tam tersi çatıyordum. "Ne bakıyorsunuz be aşık mı oldunuz?"
Aynı anda konuştular. "Zeki yarim?"
"Ee tabi siz bilmiyorsunuz.hmmm. Benim bi arkadaşım var da ismi Zeki soyadı Yarim.. O aklıma geldi zeki yarim derken..."
"Zeki Yarim,acaba şifresini girmeden ne yapabilirim telefonla?"
Uyuz uyuz Enise bakmaya başladım. "Ben belki Zeki'ye soru soruyorum? Size ne?"
Yarim gülerek yanıma geldikten sonra şifresini girdi. Annemin numarasını tuşlayıp telefonu kulağıma getirirken gözlerimi kısarak ikisine baktım.
"Aloo. Ana kraliçe."
"Yeşiiil. Bil bakalım ben neredeyim?"
Yahu kadın, önce bi insan sorar bu numara kimin? Neden kendi telefonumdan aramıyorum?
Lisede bi ara telefona hayır düşüncesiyle kaldırmıştım. O yüzden annemi hep Dahinin telefonuyla arardım. Tamam, ama o lisedeydi. Artık benim de telefonum var!
"Neredesin ana kraliçe?"
"Hastane!"
"Hastanede olduğu için sevinen tek insan olabilirsin hatun bak. Ben ne di-"
"Kardeşinin cinsiyetini öğrendik!"
Kalp atışlarım hızlandı bi. Oturduğum yerden havaya fırladım. "Valla mı? Kız de lütfen kız de."
"Evimizin tek kızı sen olacaksın,çok iyi değil mi?"
Sesim istemsiz kısıldı. "Erkek mi?"
"Evet!"
"Anne.." Dişlerimin arasından konuştum. "Sultan Süleyman'a şehzade verecek Hürrem misin sen ne bu mutluluk?"
"Ben de kimle paylaşıyorum sevincimi. Salak kız."
"Ben senin doğurduğun bi erkekle yeterince uğraşıyorum! Ikincisini kaldıramam!"
"Ne oldu yine?"
"Hemen eve gel. Hatta eve değil Hamiyet teyzelere. Yiğitin kafasını yardım, hemen gelmezseniz hiç kızınız olmayacak."
"Ne yaptın ne yaptın!"
"Anne, bağırmayı bırakıp hemen gelir misin?"
Telefonu suratıma kapayınca sinirle telefonu Denize uzattım.
"Tamam ben normal değilim bari etrafımdakiler azıcık normal olsun ya." İşaret parmağım ve baş parmağımı birleştirip konuşmaya devam ettim. "Azıcık ya."
Enis "Bu arada farkettim de," dedi kendini koltuğa atarken "Senin üstündeki Denizin tişörtü mü?"
"Yooo. Benim bi sürü erkek tişörtüm var."
"Bak bak."
"Ne bak bak. Ördek misin sen? Bak bakmış."
"Kendin mi alıyorsun yoksa böyle sağdan soldan mı çarpıyorsun?"
Ok saçan bakışlarımı Denize çevirdim."Tabiki başkalarından alıyorum."
Denizle birbirimize tip tip bakmaya devam ederken kapı çaldı. "Seninle sonra konuşacağız." dedi Enis kapıyı açmaya gittiği için.
Önce Hamiyet teyze, arkasından Haluk amca geldi. Tam bitti sanırken annem babam ve Yiğitte gelince rahatsız bi şekilde oturduğum yerden kalktım.
O kadar insanın karşısında yalın ayak, altımda yeşil unicorn baskılı pijama, üzerimde yarimin siyah tişörtü..
"Yeşil bu halin ne?"
"Can havli annecim. Merhaba Hamiyet teyze, merhaba Hâluk amca."
"Sana da merhaba şekerim, neler oluyor?"
Sevimli sevimli Hamiyet teyzeye baktım. "Aile olayları ile sıkmayalım sizi. Annem ve babam geldi zaten, canım tehlikede değil, gidelim biz."
"Hayır." dedi Enis ve Deniz aynı anda.
"Size ne lan?"
Babam uyarır tonda "Yiğit." deyince Yiğit sus pus oldu.
"Biz gidelim Hâluk bey. Başka akşam görüşürüz."
"Vallahi bırakmam, oturun lütfen."
Annem iyice belirginleşmiş karnıyla paytak paytak yürüyerek üçlü koltuğa oturdu. Diğerleri de oturduktan sonra sinir dolu bakışlarımı Yiğite çevirdim.
"Başlayın bakalım, neler oluyor?"
Herşeyi tek tek anlattıktan sonra geriye yaslandım. "Deniz de beni Yiğitten koruyunca, Yiğit çıldırdı. O yüzden buradayım."
Babam sinirli sinirli Yiğite çevirdi kafasını. "Sen nasıl kardeşine böyle bişeyi teklif bile edebilirsin? Sen kimsin?"
Annem araya girdi. "Bi sakin olur musunuz? Yiğit ne saçmalıyorsun annecim?"
"Ne yapayım anne, öleyim mi?"
"Ben kızımı başka insanlar için kurban et diye mi büyüttüm Yiğit? Defolu mal mısın sen oğlum? Superman mısın, kendini halka mı adadın!"
"Bundan olsa olsa Robocop olur baba. Öyle sevimsiz bişey."
"Dur bakalım küçük hanım. Sana hak veriyor olmam, ağabeyinin kafasına lamba fırlatmanı görmüyorum anlamına gelmez! Ben sizi birbirinize zarar verin diye mi yaptım! Ne sen kızıma zarar verebilirsin!" dedi parmağını Yiğite doğru sallayarak. Bana döndü bu sefer parmak "Ne de sen oğluma!"
Yeşil babasına neden aşık diye soranlara, burayı okutun arkadaşlar.
Allah'ım bana böyle mükemmel bi adamı baba olarak verdiğin için çok teşekkür ederim.
"Benim çatım altında yaşadığınız sürece, benimsiniz. Bir daha birbirinize zarar verdiğinizi duyayım.."
Kendimi açıklama zahmetine bile girmeyecektim. Çünkü babam her zaman adaletli bi insan olmuştur. O olayı anlamış, ikimize de gereken cevabı vermişken bir daha kendimi açıklamama gerek yoktu zaten.
"Burası Istanbul. Kızlarının hatası için seni kurban seçemezler."
Haluk amca konuşurken biraz utandım. Sonuçta komşuların yanında aile kavgası ediyorduk. Ama bi yandan da iyiydi, evde olsak Yiğitle birbirimize girebilirdik. Hamiyet teyze ve annem çay koymaya mutfağa giderlerken bende peşlerinden kalktım. "Anne ben üzerimi değişmeye gidiyorum."
Kapıyı açtım, tam çıkıyordum ki Deniz geldi. Kapıyı arkamızdan kapattıktan sonra bileğimi tuttu.
"Deniz anası çok mu romantik komedi izledin sen? Bileğimden ne istiyosun?"
"Hoşuma gidiyor belki bende böyle şeylerden hoşlanıyorum?"
"Sen zaten herşeyden hoşlan bi benden hoşlanma deniz ayısı!"
"Senin o dilin çok uzadı bak. Sabahtan beri ayı ayı. Şimdi bi ayılık yapacağım sana göreceksin."
"Allah'ını seversen bi yap. Yok yani ne yapabilirsin ki?"
Size biraz önce erkekleri hafife almayın demiştim. Demiştim dimi? O zaman neden kendin uymuyorsun salak!
Omzuna attı beni armut yarim. "Ya Deniz biri görse ne dicez. Indir beni!!"
Tam bizim apartmanın önüne gelmiştik ki, kapı açıldı, üç tane adam dışarı çıktı.
"Merhaba gençler. Yeşil Taşoğlunu tanıyor musunuz?"
Kafam yarimin poposu ile aynı seviyede dururken ellerimi sırtına koyarak dikleşmeye çalıştım. "Buyrun kim sormuştu?"
"Müstakbel eşi," dedi adamlardan biri. "Sen misin Yeşil?"
Deniz sakin sakin beni omzundan indirdikten sonra her zamanki gibi arkasına çekti. "Evet, Yeşil o. Bende nişanlısı. Buyrun ne vardı?"
Bu çocuk sevgili kavramını neden bilmiyor acaba? Kankasıyla sözlenir, benimle nişanlanır.Nişanlı ne demek?
Bayan Okaliptüs ayağa kalkıp alkışlamaya başladı beni.
Bu arada adamlardan diğeri "Nişanlısı mı?" dedi. "Ne demek nişanlısı?"
"Nişanlının kelime anlamını açıklayacak değiliz size."
"Parmaklarda yüzük göremiyorum." dedi adam kaşlarını kaldırırken.
Eh, zeki yarim diyorum ama.. Yarim de arada mallaşabiliyor tabi.

Doğuştan RahatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin