53: Part II- Sonsuza kadar çamki.

38.4K 2.8K 662
                                    




Selamlar gençler.

Nasılsınız?

Kiminiz şu kadarcık bölümü ne kadar sürede yazdın, kiminiz biz seni öldün sanıyorduk yaşıyor muydun ya? Kiminiz de sen kimsin diyecek olabilir, hepsine hak veririm, istediğinizi söyleyebilirsiniz.

Ama bu yüzden yazmadım, ama şu yüzden yazmadım gibi gereksiz açıklamalar ile canınızı sıkmak istemiyorum. Bazı nedenler vardı, yazamadım. İlkokul Türkçe öğretmenimden hayatımda ilk defa ödevimi yapmadığımda aldığım ve yıllardır kulağıma küpe ettiğim laftır: Bahane bulmak, ödev yapmaktan daha zordur.

Sonradan ödevi yapıp getirmiştim ama zamanı geçmişti bir kere. Yine de o ödevi yaptığımı bilsin diye, yapıp götürmüştüm.

Sanırım buraya yazı yazmaya çalışmakta aynı olay.

Kanaat notundan düşüyor, ama sınavın yüksek olduğu için geçebiliyorsun. Onun gibi bir şey.

Bu bölümü de Rize için yola çıkmama 10 dakika kala yazıyorum. Büyük ihtimal siz okumaya başladığınızda ben buralardan gitmiş olacağım(Aha aha, ne komik.)

Bir iki bölüm sonra final, birkaç epilog derken Doğuştan Rahat'ı bitirmeyi düşünüyorum. En iyisi bu sanırım. Size de saygısızlık yapmamış oluruz böylece.

Etkisi olur mu bilmiyorum, hala buralarda olan var ise; teşekkür ederim hepinize. Tercihleri ile uğraşan tüm lise ve üniversite adaylarına, stajlarda sürünen yaz tatili mahvolan stajyer öğrencilere, bu havada çalışmak zorunda olanlara. Hiçbir şey yapmayıp tüm yaz yatanlara ve diğer herkese. Öpüyorum sizi.

Haydi iyi okumalar, adios!!!

"Yeşil, abini uyandır geldik sayılır."

Üst üste yediğim ve ciddi anlamda böğrüme oturan gerçekleri düşünmeye devam ederken omuz silktim. "Ben ölüye dokunamam."

"Ne ölüsü kız?"

Camdan dışarıya bakmaya devam ettim. "Saatlerdir aynı pozisyonda çıtı çıkmadan uyuyor. Ölmüş olması lazım. Yoksa bir insan nasıl uyuyan güzel gibi sabahtan akşama kadar uyuyabilir ki?"

"Belki de senin öpücüğünü bekliyordur." Gözlerimi devirerek Enis'e baktım. "Senin öpücüğün ile uyanması ihtimali daha fazla."

"Şimdi ikiniz birden öpeceğim,uyandırın Yiğit'i!"

Gülümseyerek kafamı sağa eğdikten sonra "Yiğit'i öperim daha iyi!" dedim. Aşırı sinirliydim ve utanmasam ben bu haldeyken Yiğit Titanik batarken müzik aleti çalan orkestradan biriymiş gibi Dünyayı sallamayıp uyuyor olduğundan arabadan inerek yaslandığı kapıyı açıp yere düşmesini sağlardım. Sonra da bir Deniz anası için 20 yıllık öz kardeşimi katletmenin ne kadar saçma olduğunu fark etim. Şanslıydım, bugün herşeyi fark edebileceğim şekilde algılarım açıktı.

Hay tüküreyim!

Ben nasıl şimdiye kadar doğum gününü ne yapar eder öğrenmezdim? Ben nasıl ilk ismini bu kadar zaman geçmesine rağmen öğrenmemiştim? Bir de kendime stalkların kraliçesi diyorum. Kıçımın kraliçesi. Benden olsa olsa anca o olur.

"Bozma moralini Yeşilim, Deniz de böyle, naparsın?"

İkisine de çocuk gibi küsmüştüm, evet. Doğum gününü küs geçirmeyecektim tabi. Belki ikisiyle de muhatap olmazsam bana bulaşmazlardı ve bende bu sırada aydınlanıp ne yapacağımı düşünebilirdim. Tabi, bilirsiniz aydınlanmalarım tuvalet kokusu ile mümkün olduğu için, saatlerdir oksijen alamayan beynim kurumuştu. Bay Okaliptüs'ün çim adam vücudu yanımda olmadığından mıdır nedir, çıtı çıkmıyordu.

Doğuştan RahatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin