Trouble 30.Bölüm

1.7K 141 23
                                    

Endişe bütün bedenime yayıldıkça kontrolümü kaybetmeye başladım. Bir anda ne tarafa gideceğimi bile unuttum. Onu en son ağaçta bırakmıştım ama oradan indiğine göre başka bir yere gitmiş olabilirdi. Başı dertte, yaralanmış olabilirdi.

Arayacak çok yer vardı ama onu son gördüğüm yerden başladım. Diğerleri şaşkınlıkla etrafa bakarlarken tırmanmasına yardım ettiğim ağacın olduğu tarafa koştum. Onu bulmadan buradan gitmeyeceğim kesindi ama 2 yaralımız varken herkesi benimle birlikte burada kalmaya zorlayamazdım.

"Kızlar Hunter ve Gabriel'ı hastaneye götürsün. Dean, Talbot ve Julian burada kalacak." Onlara verdiğim yol tarifi ve araba anahtarıyla birlikte yanımızdan uzaklaştılar.

"Bütün ormanda onu mu arayacağız? Onu en sonra nerede bıraktın?" Ormanın girişine doğru koşup tırmandığı ağaca baktım. Yukarıda kimse yoktu, çanta yerde dağılmış haldeydi. Tüfeğini yerde duruyordu ve şarjörler etrafa saçılmıştı. Karanlık görüşümü bozsada kan izi görmedim.

"Ruby!" Hep birlikte bağırarak ormanı aramaya başladık. Ne tarafa gittiğime dikkat etmemiştim ama 3 kişi bağırarak çevrede gezerken hiçbir şey bulamıyor olmak beni çileden çıkarıyordu. Öfkeyle bağırıp etrafımda döndüm. Parmaklarım sıkıca saçlarımı kavradı.

"Neredesin? Lanet olsun!" Ardından sesleri duymaya başladım. Julian, Dean ve Talbot'un bağırmaları dışında yabancı sesler kulağıma geliyordu. Ağaçların arasında titreşen bir ışık görünce o tarafa doğru koşmaya başladım. Önüme dikkat etmezken düşmemem mucizeydi.

"Koşmaya devam et salak. O bıçağı işe karıştırmak zorunda mıydın?" Gölgelerin arasında üstlerine atlayana kadar geldiğimi farketmediler bile. Feneri elinde tutanın omzuna yüklenip ağırlığımı üstüne verdim ve yere yığılmasını sağladım.

"Dean!" 2 kişiyle birlikte uğraşmak istemiyordum. Aslında şuan kimseyle uğraşmak istemiyordum. Tek derdim Ruby'i bulmaktı ama iki salakla birlikte tüm ormanı arayamazdım.

Yumruğumu üstüne çıktığım çocuğun yanağına geçirip arkamda dikilene doğru döndüm. Ben hamle yapana kadar bir tekme bacağıma çarptı ve keskin bir acı ayak parmaklarıma kadar yayıldı. Dişlerimin arasında keskin bir tıslama çıksada dirseğimi göğsüne vurup bir adım uzaklaşmasını sağladım. Dengesini sağlayamadan bir yumruk attım. Elindeki bıçak yere düşerken fenerin ışığında aydınlandı ve parlayan taze kanı gördüm.

Boğazımdan hayvani bir hırlama çıktı. Kanın kime ait olduğunu düşünmek istemiyordum.

O sırada biri ayak bileğimi çekti ve sırt üstü yere düştüm. Zor aldığım nefesler ciğerlerimde takıldı. Ağaçların arasından arkadaşlarım çıkınca ayak bileğime asılan çocuktan kurtulmak için ayağımla suratına tekme attım. İniltisi yüzüne kapattığı elleri arasında boğuldu.

Talbot elimi yakalayıp ayağa kalkmama yardım etti. Dean ve Julian diğer çocukla ilgilendiler ve ikisini yere yatırdık.

"Kız nerede?" Sesim ormanda yankılandı. Talbot'un yanında geçip bıçağı düşüren çocuğa tekme attım. Bende tekme atmaya devam ettikçe yerinde kıvrıldı. Dirseklerimin iç taraflarına değen soğuk eller beni geriye çekti.

"Vurmayı kes. Cevap veremeden ölecek." Julian'ın tutuşundan kurtulup tekrar yerde yatanlara doğru döndüm.

"NEREDE?" Titreyen eliyle sol tarafımı işaret etti. Ne olduğuna bakmadan gösterdiği tarafa doğru koşmaya başladım. Nefeslerim ve kalp atışlarım kulaklarımdan çınlıyordu. Araya karışan iniltiyi duyunca adımlarım yavaşladı ve sağ tarafıma, sesin geldiği yöne döndüm.

Trouble (Crime-II)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin