Trouble 35.Bölüm

1.7K 121 20
                                    

Justin tekrar arabayı çalıştırdığında tokat yemiş gibi hissediyordum. Söylediği şeyi beni üzmek için dile getirmemişti. Mutlu anları bende görmek istiyordum ama üstümüzdeki yük sevincimizi gölgeleyecek kadar ağır gelmeye başlamıştı. Belkide böyle düşünmeye başlayıp zayıf hareket eden bir tek bendim.

Dizlerimi göğsüme doğru çekip başımı cama doğru çevirdim. 4 saatlik yolun 2 saati geride kalmıştı ve biz tek kelime konuşmamıştık. Bir yanım huzursuz hissetsede sessizlik Justin'in dediklerine odaklanmamı kolaylaştırıyordu. Frekanslar karışıp düşüncelerim karmaşık seslere kaydığında  yerimde kıpırdanmaya başlayıp saçma şeyleri zihnimde tekrar ediyordum. Deliliğin kıyısında gibi hissetmem normal miydi?

Justin "Acıktın mı?" dediğinde düşüncelerimden sıyrılıp gözlerimi açtım. Boş yol artık gitmiş, yerine uzun binalarla dolu sokaklar gelmişti. Henüz gelmiş olmamıza imkan yoktu.

"Burası neresi?" dedim. Bir süre yüzüme bile bakmadığından dediğimi duymamış olduğunu varsayacakken arabayı kenara çekti. Dışarı bakıp, nereye geldiğimizi anlamak için, tanıdık yerler aradım. Bir otelin önünde durmuştuk. Bina yüksek olduğu için arabanın içindeyken otelin adını göremiyordum.

"Eve geri dönmeden önce biraz dinlenip atıştırırız."

Hızlıca ona doğru dönüp baktım. Gözlerini karşıya dikmiş ellerini direksiyonun üstünden indirmemişti. Parmakları sıkılaştıkça derisi beyazlaştı. "Vaz mı geçtin?" diyince sesimin tonu beni korkuttu. Bu kadar umutsuz ve hayalkırıklığı dolu olmasını beklemiyordum.

"Ben değil, sen vazgeçtin." dedikten sonra arabadan inip kapıyı çarptı. Arka koltuktaki çantaları alırken onu izledim. İkinci bir kapı çarpmasından sonra yerimden fırlayıp, merdivenleri çıkarken arkasından koştum. Aradan geçen saatler serumla birlikte kanıma karışan ağrı kesiciyi işe yaramaz hale getirmişti. Yaklaşık 15 basamak çıkıp otelin girişine geldiğimizde hafifçe eğilip karnımı tuttum.

"Lanet olsun!"

Dikişler yarayı zorlayıp derimin gerilmesine, o da sinir bozucu bir acıya neden oluyordu. Burada günümü geçiremeyeceğimden doğrulup içeri girdim. Justin resepsiyona yaslanmış, orta yaşlı adamla konuşuyordu. Girişi geçip yanına varmama kalmadan eline bir anahtar almıştı. Karnımdaki acıyı kontrol altında tutmak için kesik nefesler aldığım sırada elindeki çantalarla asansöre girdi. Bol ışıklandırmalı, altın kenarlı mobilyaların ve dev bir resepsiyon masasının bulunduğu girişten uzaklaşıp asansöre bindim. Justin'i bu kadar umursamaz davranırken görmemiştim. Sürekli üzerime titreyip beni sırtında taşımasını beklemiyordum tabi. Ama bu halide normal değildi. Beni görmezden geliyordu. 3 duvarında da ayna bulunan asansör uyarı sesiyle durduğunda kafamı kaldırıp kat numarasına baktım.

2

İçeride kaldığımız sürenin kısalığından belliydi. Koridora çıkıp parlak mermer zeminde gürültüyle yürümeye başladık. Belkide burası boş olduğundan bu kadar ses çıkıyordu. Justin kartı kapıya yerleştirdi ve kilit açıldı. Odanın ışıkları açılınca içeriye girdi ve kapıyı tamamen açık bıraktı. Anahtarı alıp kapıyı kapattıktan sonra etrafa bakmakla uğraşmadım. Girişin hemen sağında kalan banyoya girip kapıyı kapattım. Klozetin üstüne oturduğumda şakaklarımdan ter süzülmeye başlamıştı. Ne zaman kendimi zorlayıp umursamazca hareket etsem bedenim uyarı sinyali gibi terlemeye başlıyordu. Lavabonun kenarına tutunup ayağa kalktım ve çeşmeyi açtım. Dirseklerimin ardından kollarımı mermere yasladım. Bir elimle soğuk suyu yüzüme ve boynuma yayarken ağırlığımı dengeleyerek ayakta kalmaya çalışıyordum. Su yüzümden damlarken musluğu kapattım. Mermerin kenarına tutunarak aşağı kayıp yere oturdum. Tişörtü kaldırıp karnıma bakınca yayılan kanı gördüm. Kanamanın tam olarak ne zaman başladığını kestiremiyordum. Dinlenme fırsatı bulamadığım için, uyumam mümkün bile olmuyordu, bedenim çökmüştü. Kanamalarda ekstra gibiydi. Orada oturduğum sürede Justin'i çağırıp çağırmamak konusunda karar vermeye çalıştım. Yapmam gereken birkaç adım atıp yatağa gitmekti. Yarayı zorlamayı kesip dinlenirsem bir problem kalmayacaktı ama tutunmadan ayakta bile duramıyordum.

Trouble (Crime-II)Where stories live. Discover now