Trouble 33.Bölüm

1.9K 115 31
                                    

(RUBY'NİN GÖZÜNDEN)

Arabadan sendeleyerek inip kapıyı kapattım. Dizlerim yorgunlukla titriyordu. Omuzlarım ağırlıkla çökmüştü. Gabriel topallayarak önden gitti ve tekneye çıktı. Hepimiz onu takip edip bizi konuşabileceğimiz sakin bir yere götürmesini bekledik. İçerideki masanın etrafına yerleşince gözlerimiz birbirimizinkinde gezinmeye başladı. Herkes bir talimat bekliyordu ama kimden yorum geleceğinden emin değildik.

"Bu iş fazla uzadı." Hunter huzursuzca dolanıyordu. Seside üstündeki gerginlik kadar keskin çıkıyordu. Hepimiz huzursuzduk ama yorgunluğum delice hareket etme ve etrafa saldırma isteğimi geri plana itiyordu. Yerimden kalkacak gibi oldum ama içimdeki uyuşukluk beni durdurdu. Gözlerimi birkaç saniyeliğine kapatıp nefesimi verdim.

"Geri döndüğümüzde son olacak. İlk karşılaşmamızda herkesin öldüğünden emin olmadan ayrılmayacağız. Yeterince zaman kaybettik." Başka söyleyecek bir şey yoktu. Ellerimden destek alıp kalktım ve çantamla birlikte yatağın durduğu ufak odaya girdim. Çanta parmaklarım arasından kayıp yere çarptığında nefesim bir anda ciğerlerimden boşaldı. Gözlerim yanmaya başlayınca ellerimle yüzümü ovuşturdum. Bu saçmalıkla vakit kaybetmeyecektim. Gözyaşlarım hiçbir işe yaramıyordu.

Tişörtümü tutup yukarıya doğru çektim ve kanın kokusu yüzüme çarptı. Tişörtü başımdan çıkardıktan sonra karnımdaki taze kanı kabaca sildim. Justin'in çantaya koyduklarından birini alıp üzerime giydikten sonra yatağa oturup çantanın yanında duran ayıya uzandım. Yumuşak tüyleri avucumu gıdıkladı.

Oyuncak ayı parmaklarım arasında gevşekçe dururken üzerindeki kanı tırnağımla kazımaya çalışıyordum. Leke temizlenmedi. Ne zaman temizlenmişti ki? Her yaramız aradan geçen zamana rağmen sancıyordu. Olanları unutmaya çalıştıkça yeni bir tokat yiyorduk.

Dudaklarım arasından kesik bir hıçkırık çıktı. Gözlerim anında yaşlarla doldu ve görüşüm bulanıklaştı. Ayıyı tutan parmaklarım sıkılaştı ve yüzümü ellerim arasına gömdüm.

Ne yapmak istediğimi bilmiyordum. Arkadaşlarım, ailem benim için yeterliydi. Onların yanında olmak yaşamı değerli kılıyordu ama ne kadar dayanabileceğimi bilmiyordum. Onlar ne kadar süre dayanacaklardı?

Hayatımızı ölene kadar bu tehlikenin içinde sürdürecektik. Hiçbirimiz yaşlandığımız için ölmeyecektik. Birileri en sonunda bizi köşeye kıstıracaktı. Muhtemelen sadece öldürmeyeceklerdi. Daha fazlası için uğraşacaklardı.

Dişlerimi sıkıp sessizleştim. Teselli edilmek istemiyordum. Daha iyi hissettirmiyordu. Boğazımı parçalarcasına bağırmak, gözlerim kuruyana kadar ağlamak istiyordum. Bir işe yarayacağı için değil, kendimi daha durgun hissedeceğim için. En azından bir şeylerin akıp gitmesine izin vermiş olacaktım. Kederim yavaşça azalıp intikam hırsına dönecekti. Artık intikam alacak enerjim var gibi hissetmesemde bir şeylerin beni ayağa kaldıracağını biliyordum. Ayağa kalkmak, devam etmek istemesemde pes etmeyecektim.

Yatağa uzanıp gözyaşlarımın dinmesini bekledim. Dakikalar, saatler geçmiş gibi geliyordu ama sanki zaman durmuş gibi hissediyordum. İçim o kadar boş ve sakindi ki bakışlarım donuklaştı. Karnımdaki dikişler alev almış gibi yanıyordu. Hareket halindeyken adrenalin acımı perdelesede şimdi bütün sızı vücuduma yayılıyordu.

Dudaklarımın arasından bir inilti çıktı. Diğerlerinden haber gelene kadar buradan çıkmak istemiyordum. Güvenli olduğu için değil, sessiz olduğu için burada kalmak istiyordum. Suyun üstündeki hafif sallantı bedenimi okşadı. Kendimi herşey yoluna girecek diye kandıracak kadar ufak hissettim. Birilerinin beni koruyacağına ve hala iyi şeylerin olduğuna inanacak kadar saf, kollarını açan herkese gülümseyerek bakacak kadar temiz...

Trouble (Crime-II)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang